Ankara’da gezilecek yerler, kapsamlı bir şehir turu

Bu yazımda sizlere Ankara’daki gezi rotamdan ve Ankara’nın üzerimde bırakmış olduğu etkilerden bahsedeceğim. Ankara gezimi 1 hafta boyunca çeşitli günlerde gerçekleştirdim ve sizlere deneyimlerimi topluca aktarmak istiyorum.

Herşey Yüksek Hızlı Tren ile başladı! Ankara’ya ulaşmak için İstanbul – Ankara arasında gerçekleştirdiğim yüksek hızlı tren yolculuğu gayet keyifliydi. Tabi yüksek hızlı dendiğine bakmayın; ara duraklar ve yapımı devam eden raylar nedeniyle sürekli durmak zorunda kalan trenler uzun bir süre istenilen yüksek hıza çıkamıyor.

Şehir Parkları

Ankara Kuğulu Park - © Fotoğraf: Bilal Kocabas / Shutterstock
Ankara Kuğulu Park – © Fotoğraf: Bilal Kocabas / Shutterstock

Ankara oldukça düzenli ve temiz bir şehir. Özellikle şehir parkları oldukça başarılı. Gençlik Parkı, Kuğulu Park, Dikmen Vadisi, Göksu Parkı, Harikalar Diyarı, Altınpark, Cemre Parkı… Hepsine gidemedim belki, ama az çok hepsi hakkında bilgi sahibi oldum. Belki bir sonraki gidişimde tamamını gezme fırsatı elde ederim.

Ankara’nın denizi yok, ama bana kalırsa İstanbul gibi denize sahip birçok şehre fark atacak parklara sahip. Karasal iklimde nefes alacakları çok alan var, doğal güzellik hat safhada. Ana yollardaki ve caddelerdeki dev ağaçlar, yabancı ülkelerdeki dev bulvar caddelerini anımsatıyor adeta.

Kızılay Meydanı

Ankara 15 Temmuz Kızılay Milli İrade Meydanı - © Fotoğraf: Bilal Kocabas / Shutterstock
Ankara 15 Temmuz Kızılay Milli İrade Meydanı – © Fotoğraf: Bilal Kocabas / Shutterstock

Kızılay Meydanı ise şehrin tam merkezi, Ankara’nın kalbi sayılır. Yani çoğu toplu ulaşım araçları ve ana yollar Kızılay’a çıkıyor mutlaka. Ankaralılar için ortak bir buluşma noktası da denilebilir. Kızılay’ın yakınlarındaki en popüler caddelerden biri de Karanfil Sokak. Bana çok cazibeli gelmese de Ankaralıların buluşma mekanlarından biri haline gelmiş.

Eğer Kızılay çevresindeki işlek şehir merkezinde insanların içine karıştığınız cıvıl cıvıl bir şehir turu düşünürseniz tavsiye edeceğim en iyi güzergah Kuğulu Park – Tunalı Hilmi Caddesi – TBMM – Kızılay Meydanı – Sıhhiye ve Ulus (Gençlik Parkı) olacaktır. Tabi dilerseniz siz ters yönde de tura çıkabilirsiniz 🙂

Ankara’ya birgün gidersiniz diye kısaca turizm ofislerinin konumlarından da bahsedeyim size. Kültür Bakanlığı’nın Turizm Ofisinin biri Tarihi Tren Garı‘nın içinde bulunuyor, diğeri de Ulus’taki Kültür ve Turizm Bakanlığında. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin Turizm ofisine ise Ankara Kalesi’ndeki tarihi evlerde denk geldim. Bilgilendirme açısından Belediye’nin broşürlerini daha başarılı buldum. Bunlar benim eriştiklerim. Listenin tamamına ilgili kurumların resmi sitelerinden ulaşabilirsiniz.

Ulus Meydanı ve TBMM Binaları

Ankara Cumhuriyet Müzesi (II. TBMM Binası) - © Fotoğraf: ozgur_oral / Shutterstock
Ankara Cumhuriyet Müzesi (II. TBMM Binası) – © Fotoğraf: ozgur_oral / Shutterstock

Gezime ilk olarak Ulus’tan başladım. Çünkü Ankara’da gezilebilecek çoğu turistik mekan Ulus çevresinde. Ulus’tan yürüyerek çoğu tarihi yere gidebilmeniz mümkün.

İlk olarak Cumhuriyet Caddesi üzerinden Ulus Heykel meydanına doğru yol aldım. Bu yokuş yol üzerinde bizi ilk olarak 2.TBMM binası karşılıyor. Birkaç adım ötesinde ise 1.TBMM binası bulunuyor. İlk olarak Cumhuriyet Müzesi olarak kullanılan 2.TBMM binasına girdim. Müzenin yönetimi Kültür Bakanlığı’nda, yani Müzekart ile giriş yapmanız mümkün. İçerde Cumhuriyet kurulmasında aktif rol almış birçok şahsiyeti görebilmeniz mümkün. Başta Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere birçok önemli isme ait şahsi eşyalar ve bilgiler müzede mevcut. Atatürk’ün konuşma yaptığı ana meclis salonunun iç mimarisi beni kendine hayran bıraktırdı. Salonda Atatürk’ün konuşmasının yankılanıyor olması sizi ister istemez o tarihi dönemlere götürüyor.

Ankara Kurtuluş Savaşı Müzesi (I. TBMM Binası) - © Fotoğraf: turkishmuseums.com
Ankara Kurtuluş Savaşı Müzesi (I. TBMM Binası) – © Fotoğraf: turkishmuseums.com

Daha sonra biraz ilerdeki 1. TBMM binasına geçiş yaptım. Genel olarak bakıldığında 2. TBMM binası 1. TBMM’ye göre daha görkemli. Çünkü şuanda Kurtuluş Savaşı Müzesi olarak kullanılan asıl 1. TBMM binası zamanında halktan gelen yardımlarla restore edilmiş ve apar topar meclis olarak kullanılmış. Zamanında meclis için kullanılabilecek en az maliyet gerektiren bina Ulus’taki bu binaymış. Uzun süre Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına tanıklık eden bina daha sonra bu ulvi görevini 2. TBMM binasına devretmiş. Kurtuluş Savaşı Müzesi olarak kullanılan 1. TBMM binasının yönetimi TBMM Milli Saraylar’a ait. Bundan dolayı Müzekart geçmiyor. Fakat ücreti çok fahiş değil. İçeride fotoğraf çekimi yasak olduğu için size görüntüler sunamıyorum.

1.TBMM’den çıktığınızda karşınıza tarihi bir Atatürk heykeli çıkıyor. Ankara’nın simgesi haline gelen bu heykel, zamanla çevresine yapılan binalar nedeniyle eski fotoğraflardaki havasını kaybetmiş.

Roma Hamamı

Ankara Roma Hamamı - © Fotoğraf: Abdullah Durman / Shutterstock
Ankara Roma Hamamı – © Fotoğraf: Abdullah Durman / Shutterstock

Yokuşu çıkmaya devam etmeden önce rotamdan biraz saparak yakınlardaki Roma Hamamı‘na da uğradım. Hamam dediğime bakmayın, aslında Açıkhava bir Arkeoloji Müzesi. Şehirle iç içe ama şehirden bir hayli uzak. Bilmeyen biri o yolun kenarında, binaların arasında böyle bir apayrı dünyanın olabileceğini tahmin bile edemez bana kalırsa. Roma Hamamı günümüze kadar korunabilseydi, şuan Ankara için büyük bir tarihi değer olabilirdi. Fakat bu Açıkhava müzesinde sadece hamamın kalıntılarını görebiliyoruz.

Hacı Bayram-ı Veli Camii

Ankara Hacı Bayram-ı Veli Camii - © Fotoğraf: Orhan Cam / Shutterstock
Ankara Hacı Bayram-ı Veli Camii – © Fotoğraf: Orhan Cam / Shutterstock

Tekrar Atatürk Heykeli’ne geri döndüm ve yokuşa kaldığım yerden devam ettim. Hemen sol tarafta yeniden restore edilen Hacı Bayram-ı Veli Camii‘nin muazzam avlusu karşıma çıktı. Ankara Büyükşehir Belediyesi burayı adeta dini bir cazibe merkezi haline getirmiş. Avluya ayrıca tarihi Ankara Evleri de eşlik ediyor.

Tarihi Ankara Evleri‘nin arasında kendinizi Safranbolu’daymışsınız gibi hissetmeniz mümkün. Çoğu yerde bu tarihi evler karşıma çıktı. Yokuş yukarı Ankara Kalesi’ne doğru yürümeye devam ettim. Tabi bu bölgede iki tane görülmesi gereken müze var. Birincisi: Anadolu Medeniyetleri Müzesi.

Anadolu Medeniyetleri Müzesi

Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi - © Fotoğraf: Kayihan Bolukbasi / Shutterstock
Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi – © Fotoğraf: Kayihan Bolukbasi / Shutterstock

Ödüllü Anadolu Medeniyetleri Müzesi‘nde Anadolu’da yaşamış medeniyetlere ait kalıntılara ulaşmak mümkün. Biraz Arkeoloji Müzesi tadı var, ama asıl verilmek istenen mesaj Anadolu’da yaşamış medeniyetlerin kültürleri ve yaşayış şekilleri. Bu arada bu zamana kadar gördüğüm en gerçekçi balmumu heykellerinden biri de bu müzedeydi. En ince ayrıntısına kadar düşünülerek yapılan bu balmumu beni oldukça etkiledi.

Çengelhan Rahmi Koç Müzesi

Ankara Rahmi M. Koç Müzesi - © Fotoğraf: Bilal Kocabas / Shutterstock
Ankara Rahmi M. Koç Müzesi – © Fotoğraf: Bilal Kocabas / Shutterstock

Bölgedeki bir diğer müze ise Çengelhan Rahmi Koç Müzesi. İstanbul’daki kadar muazzam ve büyük olmasa bile görülmeye değer. Yine bilindik bir Rahmi Koç Müzesi tadı var. Bu zamana kadar hiç Rahmi Koç Müzesi tadı almadıysanız mutlaka almanızı tavsiye ediyorum. Henüz buraya uğramamış Ankaralılar bile şehirlerinde böyle bir yer olduğu için şaşıracaklar. Müzenin orta kısmı restoran olarak kullanılıyor. Öyle tarihi ve modern bir havası var ki… Keşke tüm şehir böyle olsaydı diyesi geliyor insanın.

Ankara Kalesi

Ankara Kalesi - © Fotoğraf: muratart / Shutterstock
Ankara Kalesi – © Fotoğraf: muratart / Shutterstock

Ankara Kalesi için doğallığına bırakılmış bir bölge diyebiliriz. Yine kale içinde de klasik tarihi evleri görebiliyorsunuz fakat arka tarafı pek tekin yerler değil. Kale ziyaretlerinizi bu yüzden gündüz ve aydınlık vakitlerde yapmanızı tavsiye ediyorum. Kalenin tepesinde efsane bir Ankara manzarası var. Burada tüm şehri görebilmek mümkün.

Kaleden çıktıktan sonra günlük gezimi de noktaladım. Yine bu bölgeye yakın Ulucanlar Cezaevi Müzesi de var. Fakat fazla vaktim olmadığı için orayı gezi rotamdan çıkarmak zorunda kaldım.


Bir başka gün Ankara için önemli olan iki büyük tarihi binayı ziyaret ettim. Birisi Devlet Resim ve Heykel Müzesi, diğeri de Etnoğrafya Müzesi. Şansımdan mıdır bilinmez, gökyüzü adeta benim için kendini bulutlara teslim etmişti. Bu benim için olumlu bir şans, çünkü bu tür havalarda fotoğraf çekmeyi daha çok seviyorum.

Devlet Resim ve Heykel Müzesi

Ankara Resim ve Heykel Müzesi - © Fotoğraf: EvrenKalinbacak / Shutterstock
Ankara Resim ve Heykel Müzesi – © Fotoğraf: EvrenKalinbacak / Shutterstock

Devlet Resim ve Heykel Müzesi‘nin en ilgi çekici detayı otomatik açılan giriş kapısı oldu benim için. Diyeceksiniz bu çocuk daha önce otomatik kapı görmedi mi? 🙂 Elbette gördüm, ama buradaki bir başka, böyle tarihi bir yerde bu tür bir açılır kapı beklemiyordum. O yüzden biraz şaşırttı beni, gidince ne demek istediğimi anlarsınız.

Etnografya Müzesi

Ankara Etnografya Müzesi - © Fotoğraf: Gulsahinko / Shutterstock
Ankara Etnografya Müzesi – © Fotoğraf: Gulsahinko / Shutterstock

Adı sanat kokan bu güzide müzenin içinde ayrı ayrı sergiler var. Fotoğraf ve heykel sanatının meraklıları için kaçırılmayacak bir fırsat denebilir. Bu tarihi binanın hemen yanında ise Etnografya Müzesi var. Etnografya kelime olarak Irk Bilimi demek. Fakat bu müze çok eskiden amacının ötesinde bir görevi de üstlenmiş. Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün ardından, şuanki Anıtkabir’in görevini uzun bir süre Etnografya Müzesi üstlenmiş. Müzenin içindeki daha önce hiçbir yerde görmediğiniz bazı fotoğraflar ise oldukça ilgimi çekti.

Anıtkabir

Ankara Anıtkabir - © Fotoğraf: Fatih Özdemir
Ankara Anıtkabir – © Fotoğraf: Fatih Özdemir

Anıtkabir‘in üzerine ne söylenir bilemiyorum. Aslında bir matem yeri, öte yandan da gurur duyulacak bir yer.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı, Türk Kurtuluş Savaşı’nın ve inkılaplarının önderi Mustafa Kemal Atatürk’ün ebedi istirahatgahı ve anıt mezarı olan ve Anıttepe’de (eski adıyla Rasattepe) inşa edilen Anıtkabir, yapımının tamamlanmasının ardından 10 Kasım 1953 yılında Atatürk’ün naaşının Etnografya Müzesi’nden getirtilmesiyle ziyaretçilere açılmış.

Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” vecizesi rehber edinilerek çeşitli yabancı ülkelerden ve Türkiye’nin bazı bölümlerinden getirilen fidanlarla kurulan Barış Parkı ve Atatürk’ün naaşının da bulunduğu Anıt Blok olmak üzere iki ayrı kısma ayrılan Anıtkabir, Mozole Bölümü, Aslanlı Yol, Tören Meydanı, Atatürk Müzesi gibi önemli bölüm ve kısımlarıyla ziyaretçilerini ağırlıyor.


1 haftalık Ankara gezim boyunca yapabildiklerimin çoğunu size aktarmaya çalıştım. Arada kaçırdığım şeyler de olmuştur mutlaka ama başkentimize yakışır bir yazı olduğuna inanıyorum.

Park ve çevre düzenlemesi konusunda çok iyi örnekler gördüm. Bu yüzden Ankaralı belediyeleri tebrik etmek gerek. Ayrıca Ankara’nın simgelerinden biri olan Atakule‘den neden bahsetmedin diye sormayın 🙂 Şuanda Atakule aktif olarak kullanılmıyormuş, o yüzden gitmedim. Eğer açılırsa onu da dahil ederiz diye umuyorum bir gün.

Bir başka şehirde tekrar görüşmek üzere! Eğer Ankara’daki tüm gezilecek yerlere göz atmak istiyorsanız Gezimingo‘nun Ankara Şehir Rehberi’ni ziyaret edebilirsiniz.

Bu içeriği paylaşın

Seyahat Bültenimize Abone Olun

Ücretsiz bültenimize abone olmak için e-posta adresinizi aşağıya girebilirsiniz.

Görüşünüzü Bildirin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir