
Büyükada: Marmara’nın en büyük prensi

Büyükada’nın da içinde olduğu; İstanbul Adaları, Kızıl Adalar ya da Prens Adaları diye anılan; İstanbul’un güneyinde, Marmara Denizi‘nde, konuşlanan bu takım adalar başlı başına bir kültür abidesi olarak karşımıza çıkıyor. Adanın mimari güzelliği, İstanbul yalılarını bile çatlatacak nitelikte. İstanbul’un Adalar ilçesine bağlı olarak yönetilen bu bölge 9 ada ve kıyıya yakın iki büyük kayalıktan oluşuyor. Fakat sadece 4 ada ziyarete açık ve yaşayan bir nüfusa sahip: Kınalıada (1318), Burgaz Adası (1578), Heybeliada (5529) ve Büyükada (7335) – Tabi bu nüfus oranları yaz aylarında tavan yapıyor ve ada büyük oranda ziyaretçi ağırlamaya başlıyor.
Büyükada‘yı keşif için İstanbul Deniz Otobüsleri (İDO)‘nin Kabataş İskelesi’nden hareket ederek Marmara Denizi’ne doğru süratle açıldık. Yaklaşık 45 dakika içerisinde de İDO Büyükada İskelesi‘ne vardık.
Adaya ilk gelişim değildi. Fakat en kapsamlı gelişim bu oldu. Çünkü bu sefer adanın bütün güzelliklerini yakından gördüm ve keşfettim. Toplam 8km olan çevresinde bisiklet ile tam tur attım.
Deniz otobüsünden iner inmez; iskele meydanından, Büyükada‘nın denize sıfır restoranlarının bulunduğu ve yürümekten keyif alacağınızı düşündüğüm Gülistan Caddesi‘ne doğru yol almaya başladım. Bazı restoranların mimari yapısı gerçekten çok etkileyici. Burada yemek yemek dışında, göz zevkinizi karşılayacak çözümler de sunulmuş.
Gezimi anlatmaya başlamadan önce size ada içi ulaşımdan biraz bahsetmek istiyorum. Adanın içinde hakim olan ulaşım araçları bisikletler ve faytonlar (2020 yılı itibariyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi adalardaki fayton zulmüne son vererek elektrikli araçlar hizmete sundu). Çünkü adada resmi araçlar hariç motorlu taşıtların kullanılması yasak. Bu da İstanbul’un benzin kokan havasından uzaklaşıp, bir nebze olsun temiz hava alabilmeniz için bulunmaz bir nimet doğrusu. Bisiklet en ucuz olan ulaşım tercihi. Çünkü günlük 10 TL’ye bile bisiklet kiralamanız mümkün. Adada bisikletçiler arasında büyük bir rekabet olduğu için, pazarlıkla bu işi daha da uyguna getirebilirsiniz. Hazır bisikletlerden bahsetmişken, bir dipnot da eklemek istiyorum. Yayalarla kapışmayın diye adanın bazı insan yoğunluğu bulunan caddelerine bisiklet ile girişler yasaklanmış.

Büyükada’ya gelmeniz için iki sebep var. Eğer tatil için geliyorsanız, ihtiyacınızı karşılayacak derecede güzel ve temiz plajlar adanın çevresinde bolca bulunuyor. Eğer kültür ve doğa turizmine çıkacaksanız, Büyükada bu ihtiyacınıza da layıkıyla cevap veriyor. Mesele adanın tepe noktalarından birinde Aya Yorgi Kilisesi bulunuyor. Burada doyumsuz manzarayı izleyebileceğiniz gibi, adanın tarihsel gerçekleriyle de yüzleşebiliyorsunuz. Ayrıca Adalar Müzesi de kültür turizmi severler için mutlaka gidilmesi gereken noktalardan.
Adanın çarşısı diyebileceğimiz Balıkçıl Caddesi ve Altınordu Caddesi çevresinde günlük ihtiyaçlarınızı karşılayacak market ve esnaflar bulunuyor.
Bisiklet turuna başlayalım…
Bisikletlerimizi kiraladıktan sonra adanın çevresini keşfe çıkmak için başladık pedalları çevirmeye. Bazı bayırlar yorucu olsa da, çevrede gördüğümüz güzellikler ve harika mimariye sahip evler o yorgunluğu alıp götürüyor.
Birkaç kilometre yol aldıktan sonra kendimizi Adalar Müzesi‘nin önünde buluyoruz. Oldukça mütevazi bir yer. İçeride Prens Adaları hakkında geniş bir bilgi alabiliyorsunuz. Burada biraz dinlendikten sonra, pedalları güneye doğru çevirmeye devam ettik. Bir zaman sonra susadığımızı hissettik. Bunu özellikle söylüyorum, çünkü böyle bir tura çıkmaya kalkışırsanız yanınıza su almayı sakın unutmayın. Biz ‘ilerde alırız’ mantığıyla geldik ve bulamadık 🙂

Adanın güneyini dolaştıktan sonra kendimizi Lunapark Meydanı‘nda buluyoruz. Buraya Lunapark dediklerine bakmayın, aslında lunapark falan yok. Adadaki çoğu ana yol bu meydana çıkıyor. Aya Yorgi Kilisesi‘ne de buradan çıkabiliyorsunuz. Ama altımızda bisikletler olduğu için, oldukça dik olan bu yokuşu çıkamadan, İskele Meydanı’na doğru devam etmek zorunda kalıyoruz.
Yol boyunca göreceğiniz evler gerçekten de harika. Bazı evler çok modern bir köşk, bazıları ise Yunan adalarından fırlamış gelmiş mavi-beyaz ahşap evler… Her çeşidi burada görmek mümkün.

Yapmadan dönmeyin…
Ballandırarak anlattığım Büyükada’ya olur da yolunuz düşerse sizlere birkaç tavsiyem olacak. Adada aklımda kalan en güzel şey dondurmalar oldu 🙂 Maraş dondurmacılarının özel soslu büyük külahlarının içine konulan sakız kıvamındaki lezzetler, gerçekten de tadılmaya layık. Zaten yolda gördüğünüz çoğu kişinin elinde göreceksiniz 🙂
Mutlaka bir bisiklet kiralamanızı ve çılgınca dolaşmanızı tavsiye ederim. Çünkü ben 5 saat boyunca bisiklet tepesinden inmedim. Ve adada dolaşmadığım sokak da kalmadı.
Büyükada hakkında detaylı bilgi almak için Gezimingo’daki Prens Adaları sayfasını ziyaret edebilirsiniz.