
İstanbul Gezi Rehberi ve Gezilecek Yerler

İstanbul, ortadan boğaz ile bölünen iki kıta üzerine kurulmuş, geleneksel doğu kültürü ile birleşmiş modern bir batı kenti olarak dünyanın en büyük şehirlerinden biridir. 7. yüzyılda Bizans’ın kuruluşundan günümüze kadar ve insanlık tarihi boyunca her zaman önemli bir rol üstlenmiştir. Stratejik konumu nedeniyle birçok tarih boyunca bir çok imparatorluk bu bölgeyi ele geçirmek istemiş ve başarabilenler de kendi kültüründen izler bırakmıştır.
Bizler de bu şehirdeki serüveninizi kolaylaştırmak adına kapsamlı bir İstanbul gezi rehberi hazırladık. İşte İstanbul’a gittiğinizde görülecek en iyi yerler:
Kız Kulesi

Kız Kulesi, Üsküdar’daki Salacak semtinin kıyısından 150-200 metre uzaklıkta yer almaktadır. Kız Kulesi’nin ne zaman yapıldığı kesin olarak bilinmemekle birlikte, kulenin mimari tarzına bakılarak bazı kaynaklar tarafından M.Ö. 340 yıllarında olduğu söylenir.
Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi (Ayasofya Müzesi)

En çok ziyaret edilen mekanlar arasında yer alan Ayasofya; sanat ve mimarlık tarihi bakımından dünyanın en önde gelen anıtlardan biri olup, dünyanın 8. harikası olarak gösterilmektedir ve 6.yy’da da Doğu Romalı Philon tarafından, dünyanın 8.incisi harikası olarak nitelendirilmiştir. Bugünkü Ayasofya, aynı yerde fakat öncekilerinden farklı bir mimari anlayışla yapılmış olan üçüncü yapıdır. Bu yapı, İmparator Justinianos tarafından (527-565) dönemin iki önemli Mimarı olan Tralles’li (Aydın) Anthemios ile Miletos’lu (Balat) İsidoros’a yaptırılmıştır. Yapım çalışmaları sırasında iki baş mimar ile birlikte 100 mimar ve her mimarın emrinde 100 işçi çalıştığı kaynaklarda geçmektedir. Yapımına 23 Şubat 532’de başlanmış, 5 yıl 10 ay gibi kısa bir sürede tamamlanarak büyük bir törenle, 27 Aralık 537′ de ibadete açılmıştır. Daha sonra tekrar müzeye çevrilen bu dünya mirası Ayasofya Müzesi olarak Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca dünyanın dört bir yanından ziyaretçi ağırlamıştır. 2020 yılında alınan bir kararla ise tekrar camiye çevrilmiştir ve müze statüsünden çıkarılarak Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi adını almıştır.
Topkapı Sarayı Müzesi

İstanbul’un 1453 yılındaki fethinin ardından 1478-1856 yılları boyunca Osmanlı hanedanının ana ikametgahı ve idari merkezi olarak kullanılan Topkapı Sarayı; 1924’ten beri Osmanlı İmparatorluğu’na ait en özel koleksiyonların sergilendiği büyük bir tarih müzesi ve saray kompleksi olarak hizmet vermektedir.
Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmesinden birkaç yıl sonra inşasını emrettiği Topkapı Sarayı; 1478’den bu yana 30 padişahın yönetimine tanıklık etmiştir. 300’ü harem bölümünde olmak üzere yaklaşık 1.000 – 4.000 kişiyi bünyesinde barındıran saray, günümüze kadar çok sayıda restorasyondan geçmiş ve her restorasyonda İslam, Osmanlı ve Avrupa mimari tarzlarından çeşitli izler kazanmıştır.
Birden fazla avludan oluşan ve kendinizi her bölümünde tarihin farklı bir noktasında bulduğunuz bu müzeyi olası bir İstanbul ziyaretinizde muhakkak ziyaret etmelisiniz. Müzenin Harem bölümü için ekstra ücret alındığını belirtmekte fayda var.
Galata Kulesi

İstanbul Boğazı’nın Altın Boynuz Haliç ile birleştiği, şehre hakim bir noktada yer alan 67 metre yüksekliğindeki Galata Kulesi; dünyanın en bilinen simgelerinden biri haline gelmiş tarihi bir taş kuledir.
Tam olarak ne zaman inşa edildiği bilinmeyen ve en son Cenevizliler tarafından Akdeniz ve Karadeniz’deki bir dizi ekonomik ve ticari faaliyetler için kullanılan kulenin, daha çok MS 507 yıllarında Bizans İmparatoru Justinianus‘un döneminde canlandığı bilinmektedir. Cenevizliler tarafından Christea Turris (Mesih Kulesi) olarak anılan kule, Bizanslılar tarafından da Megalos Pyrgos (Büyük Kule) gibi isimlerle adlandırılmış.
1509 yılındaki büyük İstanbul depreminin ardından ağır hasar gören kule ünlü Osmanlı mimarı Hayreddin tarafından tekrar restore edilmiştir. Kanuni Sultan Süleyman döneminde Kasımpaşa Tersanesi’nde çalışmaya mahkum edilen tutuklular için hapishane görevi gören kulenin üst katına 16. yüzyılın sonlarında astrolog Takiyüddin Efendi tarafından rasathane eklenmiş olsa da, 1546-1595 yıllarında Sultan III.Murat tarafından tekrar hapishane olarak kullanılmış. Bir dönem Mehter Takımı tarafından da kullanılan kule, İstanbul’daki çoğu bölgeyi görmesi nedeniyle 1717’de bir yangın gözetleme kulesine dönüştürülmüş. 1794’te bu kez kulenin kendisi yanmış ve Sultan III.Selim döneminde tekrar restore edilmiş. 1831’de bir kez daha yangına maruz kalan kule, Sultan Mahmut‘un döneminde eklenen son iki katı ve ikonik sivri ucunun da eklendiği büyük bir restorasyondan tekrar geçerek günümüze kadar ulaşmıştır.
Galata Kulesi hakkında bilinen en ilgi çekici ve öne çıkan hikaye ise efsanevi Osmanlı hava bilimcisi Hezarfen Ahmet Çelebi‘ye ait. Evliya Çelebi‘nin Seyahatnamesi‘nde de yer alan hikayeye göre Hezarfen Ahmet Çelebi, özel hazırladığı ve kollarına bağladığı yapay kanatlarla kulenin tepesinden kendini İstanbul Boğazı‘na bırakarak Üsküdar’daki Doğancılar Meydanı‘nda sonlanan başarılı bir uçuş gerçekleştirmiş. Dünya bilim tarihi açısından oldukça önemli olan bu olay, iddialara göre Hezarfen Ahmet Çelebi‘nin Sultan Murad Han tarafından Cezayir‘e sürgün edilmesiyle üzücü bir şekilde sonuçlanmış. Bu nedenle de çok önemsenmeyerek tarihin tozlu raflarına karışmış.
1960 yılından bu yana İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilerek işletilen kule, 2020 yılında alınan bir Cumhurbaşkanlığı kararıyla belediyeden alınıp Vakıflar Genel Müdürlüğü‘ne devredilmiştir. 2013 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne dahil edilen ve günümüzde ziyarete açık olan Galata Kulesi, terasında 360 derecelik panoramik bir İstanbul manzarası sunuyor.
Sultanahmet Camii

İçindeki mavi çinileri nedeniyle turistler tarafından Mavi Cami (Blue Mosque) olarak da bilinen Sultanahmet Camii, Türkiye’nin en görkemli Osmanlı camilerinden biridir.
Dolmabahçe Sarayı

Sultan Abdülmecid’in görevlendirdiği Dolmabahçe Sarayı, hem özel konut hem de Osmanlı İmparatorluğu’nun ana idari merkezi olarak hizmet vermiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, bu sarayda vefat etmiştir. Odasındaki saat, öldüğü zamana bağlı olarak, 10 Kasım 1938 günü sabah 9:05 olarak ayarlandı. Her yıl, tam bu saatte tüm Türkiye’de hayat durma noktasına geliyor.
Yerebatan Sarnıcı

İstanbul’un görkemli tarihi binalarından biri, Ayasofya’nın güneybatısında yer alan Yerebatan Sarnıcıdır. Bizans İmparatoru Justinian I (527-565) tarafından inşa edilen bu büyük yeraltı sarnıcı, sudan yükselen ve görünüşte benzeyen sayısız mermer sütun nedeniyle insanlar arasında Yerebatan Sarayı olarak adlandırıldı. Sarnıcın bulunduğu yerde bir Bazilika olduğu için Yerebatan Sarnıcı olarak da bilinir. 80.000 metreküp su tutabilme özelliğine sahip ve içinde 336 sütun bulunuyor.
Theodosius Dikilitaşı

MS 390 yılında Roma İmparatoru I. Theodosius tarafından Konstantinopolis Hipodromu’nun tam ortasına dikilen 20 metre yüksekliğindeki Theodosius Dikilitaşı; aslen Mısır’ı 1479’dan 1425’e kadar yöneten Thutmose III adına yapılmış ve çok daha önceden Nil Nehri’nin kıyılarından birinde kaderine terk edilmiş. İmparator Julian’ın girişimleriyle Mısır’dan şehre getirilen bu tarihi anıtın bir parçası ise kayıptır.
Şu anda, günümüze kadar sadece kalıntıları ulaşabilmiş olan Sultanahmet At Meydanı’ndaki tarihi Hipodrom’un tam ortasında, orijinal yerinde sergilenmektedir.
Beyazıt Kapalıçarşı

İstanbul’daki Kapalı Çarşı, günümüzde 250.000 ila 400.000 ziyaretçiyi çeken, 61 kapalı caddesi ve 4.000’den fazla mağazasının bulunduğu, dünyanın en büyük ve en eski kapalı çarşılarından biridir.
Mısır Çarşısı

17. yüzyılda inşa edilen Eminönü’ndeki Mısır Çarşısı; baharat, yiyecek, hediyelik eşya ve tekstil mağazaları ile ünlü İstanbul’un en büyük tarihi pazarlarından biridir. Renkli lokumların, ipek eşarpların ve cam mozaik lambaların yanında biber, safran, çay ve kuru kayısı yığınlarının da yer aldığı tarihi pazar toplam 384 bloktan oluşuyor.
Biraz geçmişine gittiğimizde; Bizans döneminde bu çarşının yer aldığı yerde Makro Envalos adında bir çarşı olduğu söyleniyor. Günümüze kadar ulaşan çarşının inşası ise 1660 yılında Turhan Sultan‘ın girişimleriyle Mimar Kazım Ağa tarafından gerçekleştirilmiş. Yapıldığı zamanlarda Yeni Çarşı ve Valide Çarşısı isimleriyle anılan çarşı; zaman içerisinde Mısır’dan ithal edilen ürünlerin satışlarının artmasıyla, yaygın olarak Mısır Çarşısı olarak anılmaya başlanmış.
Rumeli Hisarı Müzesi

İstanbul Boğazı‘nın Avrupa Yakası‘nda yer alan ve Boğazkesen Hisarı olarak da bilinen Rumeli Hisarı; 1452’de İstanbul’un fethi öncesinde Fatih Sultan Mehmet‘in emriyle Karadeniz’den Bizans İmparatorluğu’na giden yardımların önünü kesmek için toplam 90 günde inşa edilen bir tarihi kaledir. Fetihten sonra önemini yitiren hisar, bir süre hapishane olarak da kullanılmış. 1746 yılında çıkan yangında tahrip olan kale, daha sonraları Sultan III. Selim zamanında tekrar restorasyondan geçmiş. 1968 yılında ise ilk kez müze olarak ziyarete açılmıştır.
Üç büyük kulesi ve görkemli surları ile dikkat çeken hisar, günümüzde Sarıyer ilçesinde yer alıyor. Muhteşem bir İstanbul manzarası sunan bu açık hava müzesinde; fetih sırasında Bizanslıların Haliç’i gemilere kapatmak için kullandığı dev zincirin bir parçasının yanı sıra savaşta kullanılan toplar ve gülleler de sergileniyor.
Uzun yıllar boyunca tam ortasındaki amfi tiyatroda açık hava konser ve etkinlikleri düzenlenmiş olsa da, 2015 yılında alınan bir karar ile bu amfi tiyatronun üzerine camii ve mescid inşa edilmiştir.
Rumeli Hisarı‘nın bir diğer gizemi ise kuşbakışı bakıldığında şeklinin Arapça’daki Muhammed kelimesine referans ediyor olmasıdır. Kalenin, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un sadece askeri güç ile alınmayacağına inanması ve manevi bir desteğe de ihtiyaç duyması nedeniyle bu şekilde tasarlandığı söyleniyor.
Rumeli Hisarı, yıllar önce Sultan Yıldırım Bayezit’in emriyle tam karşısında Anadolu Yakası’nda inşa edilen Anadolu Hisarı ile karıştırılmamalıdır.
Galata Köprüsü

Galata Köprüsü Haliç üzerinde yer alan bir köprüdür. Özellikle 19. yüzyılın sonundan itibaren köprü, Türk edebiyatında, tiyatroda, şiirde ve romanlarda yer almıştır. Köprünün altında, mümkün olan tüm şekil ve formlarda balık sunan restoranlar bulunuyor.
Pierre Loti Tepesi

Ünlü bir Fransız yazar olan Pierre Loti’nin eserlerini burada yazmasından dolayı yazarın adıyla anılan bu meşhur tepe, Haliç’in mükemmel manzarasının izlenebileceği en iyi yerdir.
Haliç (Altın Boynuz)

Dünyanın en büyük doğal oluşumlarından biri olan Haliç; Türkçe ismini coğrafik yeryüzü şeklinden alıyor olsa da, yabancılar onu Altın Boynuz (Golden Horn) olarak biliyor ve tanımlıyor. Bu tanımı almasındaki en büyük neden şeklinin bir boynuzu andırması ve İstanbul’un tarihi hazinesine önemli katkılar sağlamasıdır.
İstanbul Boğazı’nın Marmara Denizi ile buluştuğu noktada Avrupa Yakası‘na doğru Sarayburnu-Galata açıklarından itibaren başlayan ve Alibeyköy-Kağıthane dereleriyle son bulan bu su yolunun toplam uzunluğu 7,5 kilometredir. Haliç’in en büyük su kaynakları Alibeyköy ve Kağıthane dereleri olsa da bu derelerin debisinin düşük olması, Haliç’i sürekli bataklığa sürüklemiştir. Sanayileşme ve şehirleşme ile artan kirlilik nedeniyle artan koku, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin girişimleriyle giderilmeye çalışılsa da kalıcı bir çözüm ne yazık ki bulunamamıştır. İstanbul Boğazı’ndan kanallarla Haliç’e temiz su taşıma fikri, biraz olsun ona nefes aldırmayı sağlamış.
Bizans İmparatorluğu‘ndan Osmanlı İmparatorluğu‘na kadar şehrin ana limanı görevi gören ve nakliye, ticaret ve savunma alanlarına İstanbul’un ihtiyacını karşılayan Haliç; stratejik konumu nedeniyle her dönem önemini korumuş. İmparator Konstantin; 4. yüzyılda Konstantinopolis‘i Roma İmparatorluğu‘nun başkenti ilan ettikten sonra donanmasının karargahını Haliç‘e kurmuş ve Haliç‘ten gelebilecek olası tehditlere karşı da İstanbul Surları‘nı inşa etmişler. Ayrıca deniz üzerinden gelen saldırıları önlemek adına Haliç‘i İstanbul Boğazı‘ndan gemi girişine kapatmak amacıyla dev bir yüzen zincir de geçirdikleri biliniyor. İstanbul’un Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethi sırasında bu zincir önemli bir rol oynamış ve Haliç‘e doğal yollarla giremeyen Fatih Sultan Mehmet, donanma gemilerini yağlı kazıklar üzerinden insan gücüyle Okmeydanı sırtlarından Haliç‘e indirmiştir. Bu olay fethin seyrini de Osmanlı İmparatorluğu lehine değiştirmiştir. Zincirin parçaları günümüzde İstanbul Harbiye Askeri Müzesi, İstanbul Arkeoloji Müzeleri ve İstanbul Deniz Müzesi‘nde sergilenmektedir.
Haliç‘i önemli kılan bir diğer konu da dünyaca ünlü sanatçılara ilham vermiş olmasıdır. Bu konuda en dikkat çeken isim Leonardo da Vinci olmuştur. Haliç‘in güzelliği; onun şiirlerine, resimlere ve edebiyatına ilham vermiştir. Hatta bununla yetinmeyip Sultan II. Bayezid tarafından şehirde 1502’de başlatılan bir bayındırlık projesine, dönemin şartlarına göre oldukça çağ ötesi olan şık bir köprü projesiyle katılmıştır. Hatta Leonardo da Vinci projenin o kadar kabul göreceğine inanıyormuş ki, köprüyü bizzat kendi de gelip inşa etmek istemiş. Fakat padişah, projenin teknik açıdan yapılmasının imkansız olduğunu düşünerek projeyi reddetmiş. 3 kemerden oluşan bu yaya köprüsü, zamanında Haliç üzerine yapılmış olsaydı, dünyanın en önemli ve en uzun köprülerinden biri olacaktı. Projenin çizimleri hala Topkapı Sarayı arşivlerinde yer alsa da sergilenmemektedir.
Haliç’e olan hayranlığıyla ünlü bir diğer sanatçı ise Fransız şair Pierre Loti‘dir. Şair, en ünlü eserlerini günümüzde Pierre Loti Tepesi olarak bilinen Eyüp sırtlarındaki bir tepede, İstanbul manzarasından esinlenerek yazmıştır.
Günümüzde Haliç’i ziyaret ederseniz mutlaka Pierre Loti Tepesi‘ni, Eyüp Sultan Camii‘yi, Miniatürk‘ü, Balat ve Fener semtlerini, Rahmi Koç Müzesi‘ni ve Galata Köprüsü‘nü rotanıza eklemelisiniz. Tüm Haliç’i boydan boya gezerek Eyüp-Üsküdar arası seyreden ve Haliç’teki tarihi iskelelerde duran şehir hatları vapurunu da keşif için kullanabilirsiniz.
Süleymaniye Camii

1550 – 1557 yılları arasında Kanuni Sultan Süleyman‘ın emriyle ünlü mimar Mimar Sinan tarafından inşa edilen Süleymaniye Camii; Osmanlı mimarisinin muhteşem bir örneğini sergiliyor. Mimar Sinan’ın “kalfalık eserim” olarak nitelendirdiği cami, sağlamlığı nedeniyle halk tarafından da “sonsuza dek ayakta kalacak cami” olarak onurlandırılıyor.
Caminin dört minaresi, Kanuni Sultan Süleyman‘ın İstanbul’un fethinden sonraki dördüncü sultan olduğunu; 10 balkonu da onun imparatorluk kurulduğundan bu yana 10. padişah olduğuna referans ediyor. 53 metre yüksekliğe ve 27,5 metre çapa sahip dev bir kubbeye sahip olan yapı, 32 penceresiyle doğal yollarla aydınlanacak şekilde titizlikle tasarlanmış. İç akustiğinin akıllıca kurgulanması sebebiyle de içerde bir köşede konuşulan bir şey diğer köşeden rahatlıkla duyulabiliyor. Ayrıca caminin genişliği yüksekliğine bölündüğünde altın oran olan 1.618 değerini veriyor. Yapının bu öne çıkan gizemli özellikleri Mimar Sinan‘ın ne kadar önemli bir mimar olduğunu gözler önüne seriyor.
Caminin avlusunda konumlanan Kanuni Sultan Süleyman Türbesi‘nin girişindeki Hacer-ül Esved taşının bir diğer karşılığı Mekke’deki Kabe’de yer alıyor.
Eyüp Sultan Camii

Eyüp Sultan Camii, Hz. Muhammed’in arkadaşı olan Ebu Eyyub el-Ansari’ye adanmış tarihi bir camidir. Ayrıca bu yerde Osmanlı İmparatorluğu’nun yeni sultanlarının taç giyme törenleri yapılırdı.
Beylerbeyi Sarayı

Boğaziçi Köprüsü’nün yanında, Asya yakasında yer alan Beylerbeyi Sarayı, Osmanlı Sultanları için yazlık bir konak olarak işlev görmüştür. Süslü iç mimarisi ve görkemli kristal avizeleriyle; 24 oda, 6 salon ve bir hamamdan oluşmaktadır.
Sent Antuan Bazilikası

Şehrin en büyük Rum Katolik kilisesi, güzel bir şekilde dekore edilmiş bir iç mekana ve kesinlikle göz alıcı olacak üç rozet ile harika bir kırmızı cepheye sahiptir. Kilisenin önünde, Türkiye’nin Apostolik Delegesi olan Papa John XXII heykeli vardır.
Binbirdirek Sarnıcı

İstanbul’un tarihi yarımadasının tam kalbinde yer alan Binbirdirek Sarnıcı, hemen yakınlarındaki Yerebatan Sarnıcı’ndan sonra İstanbul’un en büyük ikinci sarnıcıdır. 5. yüzyılda adının Antiochos Sarayı olduğu söylenen ama net bilinmeyen bir sarayın altında 40.000 metreküp su tutma kapasitesiyle inşa edildiği biliniyor. Her biri yaklaşık 14 metre olan 224 sütunla desteklenen sarnıç, 6. yüzyılda restore edilse de Osmanlı İmparatorluğu’nun İstanbul’u fethiyle birlikte kaderine terk edilmiştir. Günümüzde ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından restorasyonu tamamlanarak çeşitli etkinlikler için kullanılmakta ve müze olarak ziyaret edilebilmektedir.
Bozdoğan Kemeri

İstanbul’un tarihi yarımadasının tam ortasında saraylara ve hamamlara su ulaştırmak için inşa edilen Bozdoğan Kemeri (Valens Aqueduct); Roma ve Bizans dönemlerinin izlerini taşıyan ve günümüze kadar ulaşmış en iyi eserlerden biridir. Yapılış tarihi tam olarak bilinmese de bazı kaynaklar bu su kemerinin, MS 117-138 yıllarında şehir Roma Hadrianus’un egemenliğindeyken yapıldığını iddia ediyor. Bir diğer kaynak ise su kemerinin MS 364 – MS 378 arasında Roma Valence egemenliği sırasında kurulduğunu ifade ediyor. İstanbul’un Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethinden önce de zarar gören ve çok kez restore edilen 1 kilometrelik Bozdoğan Kemeri, Fatih Sultan Mehmet’in 1453’te İstanbul’u fethinin ardından İstanbul’un su sorununu temelden çözmek için tekrardan büyük bir restorasyondan geçmiş. Günümüze kadar bu uzun kemerin sadece otoyol tarafındaki kısmı kalmış. Kemerin altından otoyol geçirme fikri ise İkinci Dünya Savaşı sırasında H.Proust tarafından gelmiş ve o günden beri kemerin altından Atatürk Caddesi üzerinde yoğun bir trafik akmaktadır.
İstanbul Theodosius Surları

İstanbul her devirde tüm imparatorlukların sahip olmayı hayal ettiği bir şehir olmuştur. Bu nedenle Bizans döneminde İmparator Konstantin, sahip olduğu bu şehri korumak için güçlü bir yapı inşa etmeliydi. 324’te de şehri hem karadan hem de denizden kapamak için tasarlanmış dev kale duvarlarının inşasına başladı. Yetersiz gelince, yeni İmparator Theodosius, daha büyük tahkimat inşa etmekle görevlendirildi ve surlar güneyden İstanbul’un kuzeyine kadar 5,5 km uzatıldı. 16 kapı içeren surlar; iç duvarlar, dış duvarlar ve bir hendekten oluşan üç aşamalı bir savunmaya sahiptir. İç duvarlar 3-4m kalınlığında ve 13m yüksekliğindedir. 15 m uzaklıktaki dış duvarlar 2 m. kalın ve 10m. yüksektir. Tarih boyunca Bizans’ı ve Konstantinopolis şehrini koruyan bu duvarlar ilk kez, Osmanlı İmparator’u Fatih Sultan Mehmet tarafından 1453’te aşılmıştır. Surların Marmara Denizi kıyısındaki Yedikule Surları ise Fatih Sultan Mehmet tarafından 1457-1458 yıllarında inşa edilmiştir. Günümüzde bu surlar İstanbul Surları ya da Theodosius Surları olarak biliniyor.
Kariye Camii (Azize Kurtarıcı Hora Kilisesi)

Kariye Camii (Azize Kurtarıcı Hora Kilisesi) adını “şehir dışında kalan” anlamına gelen eski Yunanca “Chora” kelimesinden alıyor. Bizans döneminde, Bleharna Sarayı’na yakınlığı nedeniyle önemli dini törenler için şapel olarak hizmet veren bu yapının tarihi 5. yüzyıldan önceye dayanıyor. Daha sonraları müzeye çevrilen bu dünya mirası, Kariye Müzesi olarak Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca dünyanın dört bir yanından ziyaretçi ağırlamıştır. 2020 yılında alınan bir kararla ise camiye çevrilmiştir ve müze statüsünden çıkarılarak Kariye Camii adını almıştır.
Ortaköy (Büyük Mecidiye) Camii

Resmi olarak Büyük Mecidiye Camii olan ama Ortaköy Camii olarak da bilinen Beşiktaş’taki bu cami, Boğaz’ın en popüler yerlerinden biri olan Ortaköy iskele meydanının yanında, deniz kıyısında yer almaktadır. İstanbul’un simgelerinden biridir.
Prens Adaları

İstanbul’un Asya yakasının güneydoğusunda, Marmara Denizi’nin üzerinde toplam 9 parçadan oluşan Prens Adaları (Princes Islands); İstanbulluların kısa vadeli tatil ve dinlenme ihtiyaçlarını karşılarken, öte yandan da muhteşem manzaralar ve kültür hazinesi sunuyor.
Adını Bizans İmparatorluğu döneminde adaya sürgün edilen prens ve imparatoriçelerden alan adalar; Osmanlı İmparatorluğu döneminde İstanbul’un zenginleri için popüler bir tatil yeri haline dönüşmüş. Geçmişte adalarda yaşayanların büyük bir bölümünü Yahudi, Rum ve Ermeni toplulukları oluşturuyordu. Bu dönemlerden kalan Victoria tarzı eski ahşap konaklar, manastırlar ve tarihi binalar ise günümüzde hala ziyaret edilebilir durumda ve çoğunluğu ayaktadır.
Yerel yönetim olarak Adalar Belediyesi‘nin kontrolündeki adaların; Büyükada, Heybeliada, Burgazada, Kınalıada ve Sedefadası olmak üzere sadece 5 tanesi yerleşime açıktır. Sedefadası hariç yerleşime açık olan diğer 4 adaya ise; Bostancı, Kadıköy, Kartal, Beşiktaş, Kabataş, Eminönü, Üsküdar gibi İstanbul’un çeşitli noktalarından kalkan şehir hatları vapurları, feribot seferleri ve özel turlarla erişmek mümkündür. Hayırsızada ve Sivriada yerleşim olmadığı gibi halka açık da değildir. Yassıada ise hükümet kaynaklı yeniden inşa edilerek Demokrasi ve Özgürlükler Adası olarak 2020 yılında ziyarete açılmıştır.
Belediyenin hizmet araçları haricinde araç trafiğine kapalı olan adalarda ulaşım uzun yıllar boyunca fayton adı verilen at arabaları ve bisikletler ile sağlanıyordu. Bu durum nedeniyle de adaların genelinde yoğun bir dışkı kokusu hakimdi. Fakat İstanbul Büyükşehir Belediyesi 2020 yılında aldığı bir kararla faytonları doğa dostu elektrikli otobüslerle yeniledi. Bu durum, adadaki kötü kokuyu giderip yeni bir çehre kazandırırken; sevimli dostlarımıza da ömürlerinin geri kalanını daha huzurlu geçirme fırsat sağlamış oldu.
Yüzölçümü ve gelişmişlik açısından aralarındaki en büyük ada olan Büyükada‘nın öne çıkan noktası, adanın güney zirvesindeki 6. yüzyıldan kalma Aya Yorgi Kilisesi‘dir. Lunapark Meydanı’ndan başlayan 1 kilometrelik yokuş bir yol üzerinden zirveye tırmanan ziyaretçileri, zirvede muhteşem bir panoramik manzara karşılar. Adanın diğer önemli noktaları Hristos Manastırı, Rum Yetimhanesi, İsa Rum Manastırı ve Dilburnu Tabiat Parkı‘dır. Adalar Müzesi ise Adalar’ın tarihi geçmişine ve yaşam tarzına ışık tutar.
İkinci büyük ada Heybeliada‘nın ise en dikkat çeken noktası Ruhban Okulu‘dur. Hüseyin Rahmi Gürpınar Müzesi ve Değirmen Tepesi de diğer görülmesi gereken noktaların başında geliyor. Üçüncü büyük ada Burgazada‘daki Sait Faik Abasıyanık Müzesi ise Türk Edebiyatı’nın kısa öykü ustasının geçmişine ışık tutuyor.
Taksim Meydanı & Cumhuriyet Anıtı

Taksim Meydanı ve Cumhuriyet Anıtı ile birlikte Taksim yoğun bir gece hayatı, alışveriş ve yeme-içme bölgesidir. Nostaljik tramvaylar, şehrin ana yaya bulvarı olan İstiklal Caddesi boyunca geçmekte olup uluslararası alışveriş zincirleri, sinemalar ve kafeler içeren 19. yüzyıldan kalma binalarla sıralanmıştır. Çok sayıda ara sokak barları, antika dükkanları ve Boğaz manzarasına sahip çatı katındaki restoranlardan oluşmaktadır.
İstiklal Caddesi

İstiklal Caddesi, hafta sonları tek bir günde yaklaşık 3 milyon kişinin ziyaret ettiği İstanbul’un en ünlü caddelerinden biridir. Tarihi Beyoğlu (Pera) semtinde yer alan, 1,4 kilometre uzunluğunda, butikleri, müzik mağazalarını, kitapçıları, sanat galerilerini, sinemaları, tiyatroları, kütüphaneleri, restoranları, çikolatacıları, kafeleri, barları, canlı müzikli gece kulüplerini, tarihi pastaneleri barındıran zarif bir yaya caddesidir. Caddenin ortasından geçen nostaljik tramvay caddenin simgesi haline gelmiştir.
Çamlıca Tepesi

Asya yakasında, deniz seviyesinden 268 m yükseklikte bulunan Çamlıca Tepesi, Boğaz’ın güney kısmını ve Haliç’i gören bir panoramik manzaraya sahiptir.
Galata & Karaköy

Galata ve Karaköy, eğlenceli kafelerin ve mahalle fırınlarının ve aile işletmesi dükkanlarla birleştiği semtlerdir. Osmanlı dönemi binaları, genç moda tasarımcılarının stüdyoları ve butikleri ile harmanlanmış durumdadır.
Balat & Fener

Burada evler sayısız renkte boyanmış, binaların arasına çamaşır ipleri yerleştirilmiş ve sokakta çocuklar oyun oynuyor. Yahudi, Ermeni ve Ortodoks topluluklarının izleri ise hala duruyor.
Fatih (Tarihi Yarımada)

Fatih (Tarihteki Bizans şehri Konstantinopolis sınırlarını kapsamaktadır); valilik, polis merkezi, büyükşehir belediyesi ve vergi dairesi dahil tüm il makamlarını barındıran İstanbul’un başkenti ve merkez belediyesidir. Fatih, kuzeyde Haliç ve güneyde Marmara Denizi, Batı sınırında Theodosius Surları, doğusunda ise İstanbul Boğazı ile çevrelenmiştir.
Eminönü

Eminönü, İstanbul’un eski bir ilçesi olup, inanılmaz bir zenginlik tarihine odaklanmaktadır. Eminönü kabaca antik Bizans’ın yapıldığı bölgeyi kapsamaktadır.
Nişantaşı

İstanbul’un en gözde semtlerinden biri olan Şişli ilçesindeki Nişantaşı; moda ve lüks alışveriş denilince şehirde akla ilk gelen yerlerden biridir. Art nouveau tarzı binaların arasında, Türk ve dünya mutfaklarından yemekler sunan ünlü restoranların da yer aldığı Nişantaşı‘nın ara sokaklarında çok sayıda butik kafe, fırın ve mağaza da bulunuyor. Semtin öne çıkan noktaları Abdi İpekçi Caddesi, Maçka Parkı ve Nişantaşı City’s alışveriş merkezidir.
Biraz geçmişe gittiğimizde; Nişantaşı isminin arkasında Osmanlı padişahlarının avlanma tutkusunun yattığını görüyoruz. Padişahlar attıkları okların düştüğü en uzak noktaya nişan taşları dikerek bu anı ölümsüzleştirirlemiş. Bu geleneği 1791‘de başlatan Osmanlı İmparatoru III. Selim, günümüzde Teşvikiye Camii‘nin bulunduğu yere ilk nişan taşını dikmiştir. O günden beri bölge Nişantaşı olarak anılmaya başlamış. Sultan Abdülmecid döneminde ise ilk nişan taşının dikildiği bu alana Teşvikiye Camii ve Harbiye Karakolu inşa edilmiştir.
Nişantaşı ile bütünleşen bir diğer komşu semt Teşvikiye‘dir. Buranın adı ise Osmanlı İmparatorluğu tarafından insanları bu bölgeye yerleşmeye teşvik etmek amacıyla verilmiş. Osmanlı hanedanının Topkapı Sarayı‘ndan ayrılıp sırasıyla Dolmabahçe Sarayı ve Yıldız Sarayı‘na taşınmasının ardından Nişantaşı, üst düzey yetkililerin ve hanedan mensuplarının bir numaralı cazibe merkezi haline dönüşmüş. Hatta günümüzde Beşiktaş’taki Akaretler olarak bilinen bölge de saray misafirlerini ağırlamak için inşa edilmiştir.
Beyazıt Meydanı

İstanbul’un Fatih ilçesinde merkezi bir noktada yer alan Beyazıt Meydanı; Kapalıçarşı, Beyazıt Camii ve İstanbul Üniversitesi’nin tam ortasında güvercinlerle ve sokak satıcılarıyla dolu tarihi bir meydandır. Daha çok İstanbul Üniversitesi’nin ünlü tarihi kapısı ile bilinir.
Bizans döneminde Theodosius Forumu olarak da adlandırılan meydan aynı zamanda Özgürlük Meydanı olarak da anılıyor. Tarihi fotoğraflarda buradan geçen bir nostaljik tramvay hattı görünse de, bu hat günümüze ulaşamamıştır.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri

İstanbul Arkeoloji Müzeleri; İstanbul Arkeoloji Müzesi, Eski Doğu Müzesi ve Çinili Kiosk Müzesi ile en etkileyici tarihi yerler arasındadır. Arkeoloji Müzesi’nin koleksiyonu imparatorluk bölgelerinden toplanan çeşitli kültürlere ait bir milyondan fazla eseri barındıran Türkiye’nin ilk müzesidir.
İstanbul Harbiye Askeri Müzesi

Tarihi 1841’de Osmanlı Devleti’ne subay yetiştirmek amacıyla kurulmuş bir askeri okula dayanan İstanbul Harbiye Askeri Müzesi; 1985’te müzeye çevirilmiş ve günümüze kadar bölgenin askeri hareketliliğine ışık tutan eşsiz bir koleksiyon biriktirmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk‘ün de mezun olduğu harp okulu olan Mekteb-i Harbiye‘nin binaları, 54.000 metrekarelik bir arazinin üzerinde 18.600 metrekaredir.
Müzede Osmanlı Dönemi’nden Cumhuriyet’in kuruluşuna kadar çok kapsamlı koleksiyon ve arşivleri keşfedebilirsiniz. Müzede ayrıca Bizans İmparatorluğu‘nun Haliç‘i dış tehditlere karşı koruma amaçlı Karaköy – Sarayburnu arasında gerdiği dev zincirin bir parçası da bulunuyor. Bu zincirin diğer parçalarının İstanbul Arkeoloji Müzeleri ve İstanbul Deniz Müzesi‘nde sergilendiğini de belirtmekte fayda var.
Ayrıca Pazartesi hariç her gün 15:00-16:00 saatleri arasında düzenlenen Mehteran Konseri‘ni de kaçırmamalısınız.
Rahmi M. Koç Müzesi

Rahmi M. Koç Müzesi, Türkiye’de Ulaştırma, Endüstri ve İletişim tarihine adanmış ilk büyük müzedir. Tarihi binaların yanı sıra, gramofon iğnelerinden tam boyutlu gemilere ve uçaklara kadar endüstriyel arkeolojinin en önemli örnekleri olan binlerce eşya içeriyor.
Türk ve İslam Eserleri Müzesi (İbrahim Paşa Sarayı)

Türk ve İslam Eserleri Müzesi, tamamen Türk ve İslam sanat eserlerini kapsayan ilk Türk müzesidir. Diğer adı ise İbrahim Paşa Sarayı’dır.
İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi

Mayıs 2008’de açılan Müze, Gülhane Parkı’nda, İstanbul’un en güzel bölgelerinden birinde bulunuyor. Eski saray duvarı boyunca 3500 metrekarelik alanda Sultan’ın Has Ahırlar’ının restore edilmesiyle oluşturulmuştur.
Büyük Saray Mozaikleri Müzesi

Büyük Saray Mozaikleri Müzesi, Arastaşı Çarşısı’nda, Sultanahmet Camii’nin yanında yer almaktadır. Müze, Doğu Roma Dönemi Büyük Sarayının kemerli avlusunun kuzeydoğu kesiminde kısmen sağlam mozaik döşemeleri içeren, Ayasofya Müzesi’ne bağlı bir birimdir.
İstanbul Deniz Müzesi

1897 yılında Osmanlı Donanması Bakanı Bozcaadalı Hasan Hüsnü Paşa tarafından kurulan Beşiktaş’taki İstanbul Deniz Müzesi; Türk Donanması tarihi ile ilgili sergilerden ve 19. yüzyıldan kalma görkemli imparatorluk kayıklarından oluşuyor.
2013 yılında aldığı büyük bir restorasyon sonrası modern bir hale dönüşen müzede ayrıca Bizans İmparatorluğu‘nun Haliç‘i dış tehditlere karşı koruma amaçlı Karaköy – Sarayburnu arasında gerdiği dev zincirin bir parçası da bulunuyor. Bu zincirin diğer parçalarının İstanbul Arkeoloji Müzeleri ve İstanbul Harbiye Askeri Müzesi‘nde sergilendiğini de belirtmekte fayda var.
Anadolu Hisarı Müzesi

İstanbul Boğazı‘nın Anadolu Yakası‘nda yer alan ve Güzelce Hisar olarak da bilinen Anadolu Hisarı, 1393 yılında Sultan Yıldırım Bayezit emriyle Zeus’a adanmış eski bir tapınağın kalıntılarının üzerine inşa edilmiştir. 7000 metrekarelik minimal bir alanda 25 metre yüksekliğe sahip surlardan oluşan kale, İstanbul’un en eski Türk mimari yapısı sayılıyor.
Günümüzde Beykoz ilçesinin sınırlarında yer alan ve açık hava müzesi statüsünde olan tarihi kaleyi ziyaret etmek ne yazık ki mümkün değildir. Çevresinden geçen yolun üzerinden ancak dış surlarını keşfedebilirsiniz.
Anadolu Hisarı, yıllar sonra Fatih Sultan Mehmet’in emriyle tam karşısında Avrupa Yakası’nda inşa edilen Rumeli Hisarı ile karıştırılmamalıdır.
Galata Mevlevihanesi Müzesi

İstanbul’un ilk Mevlevihanesi olarak 1491 yılında inşa edilen Galata Mevlevihanesi Müzesi; 1925 tarihinde tekke statüsünden çıkarak, kendi çağının kültürünü ve sanatını yansıtan bir müzeye dönüştürülmüştür. Yüzyıllar boyunca Mevlevi kültürüne, geleneklerine, müziğine ve bilimine önemli katkılar sağlamıştır.
Panorama 1453 Tarih Müzesi

İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 2009 yılında kurulan Panorama 1453 Tarih Müzesi, “dünyanın ilk tam panoramik müzesi” unvanına sahiptir. İstanbul’un en popüler yerlerinden biri olan müze, ziyaretçilerine İstanbul’un fethini yeniden yaşama şansı veriyor.
Tekfur Sarayı Müzesi

Tekfur Sarayı, İstanbul’daki Blaherne Sarayı kompleksinden sağ kalan tek saraydır. İstanbul’un Fatih İlçesi sınırları içerisinde; Edirnekapı ile Eğrikapı arasında, Theodosius Surları’na bitişik olarak inşa edilmiştir. Saray, günümüzde çini sanatına adanmıştır.
İstanbul Havacılık Müzesi

İstanbul Havacılık Müzesi veya diğer adıyla Türk Hava Kuvvetleri Müzesi, Türk Hava Kuvvetleri’nin sahip olduğu ve işlettiği için askeri bir havacılık müzesidir.
Haydarpaşa Tren Garı

Haydarpaşa Tren Garı, İstanbul’un Asya yakasındaki sembolik bir tren istasyonudur. 2012 yılına kadar istasyon, şehirlerarası, bölgesel ve banliyö demiryolu merkezlerinin yanı sıra Türkiye’deki en işlek tren istasyonu olarak hizmet vermiştir. Günümüzde restorasyon altındadır.
Sirkeci Tren Garı ve TCDD Demiryolu Müzesi

İstanbul Demiryolu Müzesi, geçmişte demiryolu yönetiminde bulunan demiryolu okullarına, TCDD hastanelerine ait objelere ve fotoğraflara; bunlara ek olarak Rumelia Demiryolları ve Trakya hatlarına ait orijinal aksiyon planları, çizimler, çeşitli fotoğraflar, demiryolu araçları ve iletişim ekipmanlarına ev sahipliği yapıyor. 11 Şubat 1888’de İstanbul’un Avrupa’ya açılan kapısı olan Sirkeci Tren İstasyonunun temeli “İstanbul’un Avrupa Kapısı” sloganıyla büyük bir törenle atılmıştır. 03 Kasım 1890’da hizmete açılan görkemli gar binasının mimarı Alman mimar ve mühendis A.Jasmund’dur.
İstanbul Modern Sanat Müzesi

İstanbul Modern, 2004 yılında Türkiye’nin ilk modern ve çağdaş sanat müzesi olarak kuruldu. Türkiye’nin sanatsal yaratıcılığını ve kültürel kimliğini yerel ve uluslararası sanat dünyaları ile paylaşmayı taahhüt eden müze, çok çeşitli disiplinlerarası etkinliklere ev sahipliği yapıyor. Karaköy’deki ana binanın Galataport liman projesi kapsamında yenilenmesi nedeniyle, Pera’daki geçici yerinde hizmet vermektedir.
Borusan Contemporary (Perili Köşk)

Perili Köşk (Yusuf Ziya Paşa Konağı), Borusan Holding’in ofisi ve Borusan Contemporary çağdaş sanat müzesi olarak hizmet veren binadır. Boğaz kıyılarında oldukça dikkat geçen bu köşkün uzun ve önemli bir tarihi de var.
Pera Müzesi

Suna ve İnan Kıraç Vakfı tarafından 2005 yılında Beyoğlu ilçesinin Tepebaşı semtinde açılan Pera Müzesi; o günden bu yana şehrin en önemli modern sanat müzelerinden biridir. Müzenin öne çıkan tarihi binası, aslen mimar Achille Manoussos tarafından Bristol Oteli olarak tasarlanmıştır.
Dönemsel sergilere de ev sahipliği yapan müzede en dikkat çeken eserlerden biri; Osmanlı Dönemi’nin ünlü arkeolog ve ressamı olan, Kadıköy’ün ilk belediye başkanı Osman Hamdi Bey‘in ünlü Kaplumbağa Terbiyecisi tablosudur.
santralistanbul Enerji Müzesi

İstanbul’un en eski sanayi bölgesi Haliç‘te 1911 yılında açılan Silahtarağa Elektrik Santrali binasında yer alan santralistanbul Enerji Müzesi; 2007’den beri enerji müzesi olmasının dışında, İstanbul Bilgi Üniversitesi’ne bağlı olarak 3500 metrekarelik alanda modern sanat sergileri ve kültürel etkinlikler için de kullanılıyor.
Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk kentsel ölçekli santrali olan bu santral, 1983 yılına kadar İstanbul’un enerji ihtiyacını büyük bir ölçüde karşılamıştır. Günümüzde ise restore edilmiş modern haliyle şehrin kültürel varlığına hizmet etmektedir.
Hisart Canlı Tarih ve Diorama Müzesi

Küçük yaşlardaki resim, heykel ve maket koleksiyonerliği tutkusunu müzeye çeviren Nejat Çuhadaroğlu; Hisart Canlı Tarih ve Diorama Müzesi ile bizlere Osmanlı Dönemine ait askeri ve etnografik koleksiyonları sunuyor. Gerçek olayların üç boyutlu olarak modellendiği Diorama bölümleri ise sizleri canlı bir tarihe yolculuğa çıkarıyor.
Sakıp Sabancı Müzesi

Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi, İstanbul’un Boğaz’daki en eski yerleşim yerlerinden biri olan Emirgan’da yer almaktadır. Zengin kalıcı koleksiyonu, ev sahipliği yaptığı kapsamlı geçici sergileri, koruma üniteleri, model eğitim programları ve burada düzenlenen çeşitli konserler, konferanslar ve seminerler ile çok yönlü bir müze ortamı sunuyor.
İstanbul Oyuncak Müzesi

İstanbul Oyuncak Müzesi, şair / yazar Sunay Akın tarafından 23 Nisan 2005 tarihinde kuruldu. 1700’lerden günümüze kadar uzanan en sevilen oyuncak tarihi örneklerini barındıran bu müze, Göztepe’de tarihi bir konakta bulunuyor.
Yedikule Zindanları Müzesi

Yedikule Zindanları, Marmara Denizi kıyısının yanında, İstanbul Surları’nın bir ucunda bulunan Osmanlı kalesidir. Günümüzde de ayakta duran kale aslında Bizans İmparatorluğu’nun Altın Kapı’sını da kapsayan bir bölgeydi. Fatih Sultan Mehmet şehri ele geçirdikten sonra buraya 3 kule daha inşa ettirir. Böylelikle bu bölge Yedikule olarak anılmaya başlanır. Ayrıca tarihte Osmanlı padişahlarından Genç Osman da bu zindanlarda katledilmiştir.
Avrasya Tüneli Müzesi

İstanbul’un iki yakasıyla birlikte iki kıtayı da otoyoluyla birbirine bağlayan Avrasya Tüneli projesiyle eş zamanlı olarak açılan Avrasya Tüneli Müzesi; tünelin hikayesini ve inşaat sürecini detaylandıran etkileşimli koleksiyonuyla ziyaretçisini ağırlıyor. Modern teknolojilerle özel olarak tasarlanan müzeyi tünelin Anadolu Yakası tarafındaki çıkışında ziyaret edebilirsiniz.
Sadberk Hanım Müzesi

Vehbi Koç Vakfı’na bağlı Sadberk Hanım Müzesi, Vehbi Koç’un eşi Sadberk Koç’un özel koleksiyonunu sergilemeyi amaçlayan Türkiye’nin ilk özel müzesidir. Müze, 14 Ekim 1980’de Sarıyer-Büyükdere’deki Azaryan Konağı adı verilen bir binada açıldı.
Yoros Kalesi ve Yuşa Tepesi

İstanbul’un Beykoz ilçesinde, Boğaz’ın Anadolu kıyısındaki bir tepede yer alan Yuşa Hazretleri Tepesi; Doğu Roma döneminden kalma Yoros Kalesi’ne ve Hz. Yuşa’ya adanmış bir türbeye ev sahipliği yapıyor. Deniz seviyesinden 180 – 195 metre yükseklikteki bu tepe stratejik noktası nedeniyle muhteşem bir İstanbul Boğazı manzarası da sunuyor.
Florya Atatürk Deniz Köşkü

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk için 1935 yılında İstanbul Belediyesi’nin talimatıyla dönemin önde gelen mimarlarından Seyfi Arkan tarafından tasarlanarak özel olarak denizin üzerine inşa edilen Florya Atatürk Deniz Köşkü; çok sayıda önemli devlet işleri ve davetler için ofis olarak kullanılmış. Atatürk’ün vefatından sonra da çeşitli devlet adamları tarafından kullanılan köşk, bulunduğu bölgenin cazibesini yitirmesi ve suyun temizliğinin sağlanamaması nedeniyle kaderine terk edilmiş. Köşkün içerisinde bir yatak odası, bir banyo, geniş bir kütüphane ve çalışma odası bulunuyor. Cumhuriyet tarihinin ilk eserlerinden biri olan ve Atatürk’ün halk ile birlikte plajda yüzdüğü fotoğrafları anımsamak için bu köşkü ziyaret edebilirsiniz.
Abdülmecit Efendi Köşkü

1880’lerde Kavalah Mehmed All Paşa’nın torunu eski Mısır Hidivi İsmail Paşa tarafından av köşkü olarak inşa edilen ve günümüzde Abdülmecit Efendi Köşkü olarak bilinen bu tarihi köşk, ilk olarak Üsküdar’ın Nakkaştepe semtinde 50 dönümlük ağaçlık alan üzerine inşa edilmiş ve daha sonraları harem gibi ek binalarla genişletilmiş. Yapıldıktan sonra sahipleri vefat edince köşkü mirasçılarından satın alan Sultan Abdülhamit, köşkü Veliaht yeğeni Abdülmecit Efendi’ye devretmiş. O günden beri batılı görüşleri ve sanatseverliği ile bilinen Abdülmecit Efendi tarafından kişisel amaçlarla kullanılan köşk 1924’de halifeliğin kaldırılmasıyla birlikte satılmış ve mülkiyetinin tamamı 1972 yılında Yapı Kredi Bankası’na geçmiş. Günümüzde ise Koç Holding Emekli ve Yardım Sandığı Vakfı tarafından korunmakta ve dönem dönem şehrin önemli sanat etkinliklerine ev sahipliği yapmaktadır.
Beyazıt Kulesi Anıt Müzesi

Seraskier Kule olarak da adlandırılan Beyazıt Kulesi, Osmanlı Savaş Bakanlığı adına, İstanbul Üniversitesi’nin ana kampüsünün (eski adıyla Osmanlı Savaş Bakanlığı) avlusunda bulunan 85 metre yüksekliğinde (279 ft) bir yangın gözetleme kulesidir. Roma modelini izleyen Büyük Konstantin’in şehri inşa ettiği “yedi tepeden” birinin üzerinde, Beyazıt Meydanı’nın (Roma döneminde Forum Tauri olarak bilinir) yakınında yer alır. Günümüzde hava karardığında her rengi İstanbul’un bir sonraki gününün hava durumunu belirtmektedir. Mavi olduğunda yarın hava açık, yeşil olduğunda yağmurlu, sarı olduğunda sisli, kırmızı olduğunda ise havanın kar yağışlı olacağını belirtir.
Çemberlitaş Sütunu (Konstantin Sütunu)

330 yılında Konstantinopolis’in Roma İmparatorluğu’nun yeni başkenti olmasının anısına Büyük Konstantin tarafından dikilen Çemberlitaş Sütunu; bölgedeki Forum Konstantin meydan projesinin en önemli parçalarından biridir. Roma‘daki Apollo Palatinus Tapınağı‘ndan sökülüp getirilen bu 57 metre uzunluğundaki sütun; her biri 3 ton ağırlığındaki 3 metrelik çapa sahip üst üste konmuş silindirlerden oluşuyor.
Sütunun zirvesindeki doğan güneşi selamlayan mitolojik tanrı Apollon‘un heykeli, daha sonra İmparator Konstantin tarafından kendi heykeli ile değiştirilmiştir. Daha sonraları gelen Bizans imparatorları Julianus ve Theodosius da önceki heykelleri kaldırarak kendi heykellerini koydurtmuşlardır. 1107 yılında I. Aleksios döneminde çıkan büyük bir fırtına sonucu yıkılan son heykelin ardından da sütunun üzerine büyük bir haç yerleştirilmiştir. İstanbul’un fethinden sonra bu haç da kaldırılmıştır.
Konstantin Sütunu (Column of Constantine) olarak da bilinen sütun 1779’da Osmanlı Dönemi’nde çıkan bir yangın sonucunda halk tarafından Yanık Sütun (Burnt Column) olarak anılmaya başlamış. Her dönem çeşitli restorasyonlardan geçen sütunu günümüzde Sultanahmet ve Beyazıt arasındaki Çemberlitaş semtinde hala ziyaret edebilirsiniz.
Ihlamur Kasrı

Beşiktaş, Yıldız ve Nişantaşı arasında yer alan Ihlamur Vadisi, tersane emini Hacı Hüseyin Ağa’ya ait bir gezi alanı olarak biliniyor ve 18. yüzyılda “Hacı Hüseyin Bağları” olarak adlandırılıyordu. Sultan III. Ahmed (1703-1730) döneminde sultana ait bir “Hasbahçe” ye (imparatorluk bahçesi) dönüştürülmesine rağmen, 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar “Hacı Hüseyin Bağları” olarak bilinmeye devam etti. Sultan Abdülmecid (1839-1861) Osmanlı tahtına çıktığında, Ihlamur Gezisi’nin bulunduğu bölgede Ihlamur Kasırları inşaatına başlandı.
Yılanlı Sütun

Plataean Tripod veya Delphi Tripod olarak da bilinen Yılanlı Sütun, tarihte Konstantinopolis Hipodromu’nda yer alan eski bir bronz sütundur. Başlangıçta Delphi’de bulunan ve 324’te Konstantin tarafından Konstantinopolis’e taşınan eski bir Yunan kurban tripodunun bir parçasıdır. Plataea Savaşı’nda Pers İmparatorluğu ile savaşan ve yenen Yunanlıları anmak için inşa edilmiştir. 8 metre yüksekliğindeki sütunun yılan kafaları 17. yüzyılın sonuna kadar sağlam kalmıştır.
Yıldız Sarayı

Yıldız Sarayı, 19. ve 20. yüzyılların başında inşa edilen Osmanlı pavyonlarının ve villalarının geniş bir kompleksidir. 19. yüzyılın sonlarında Sultan ve sarayın ikametgahı olarak kullanılmıştır.
Aya İrini Kilisesi Müzesi

Topkapı Sarayı‘nın dış avlusunda bulunan bir Doğu Yunan Ortodoks kilisesi olan Aya İrini, İstanbul’un fethinden sonra camiye dönüştürülmeyen en önemli kiliselerden biridir. Günümüzde şehrin en önde gelen akustik konser salonu ve müze olarak kullanılan Aya İrini’nin adı Yunanca’da “Kutsal Barış” anlamına geliyor. Tam olarak ne zaman yaptırıldığı bilinmese de bazı kaynaklar kilisenin MS 4. yüzyılda Bizans İmparatoru I. Konstantin tarafından inşa edildiğine işaret ediyor.
Çıkan bir yangın sonrası I. Justinianus tarafından tipik Bizans mimarisiyle yenilenen yapı, hem Bizans hem de Osmanlı tarihinin bir başka sembolü olan Ayasofya‘nın yanıbaşında yer alıyor.
1826 yılına kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun savaşçı ordusu Yeniçeriler tarafından cephanelik olarak kullanılan kilisenin içine merdivenler ve giriş kapısına bir kitabe eklenmiş.
19. yüzyılın başlarından itibaren eski silahların sergilendiği bir müzeye dönüşen Aya İrini; 20. yüzyılda uzun süren restorasyon çalışmalarına maruz kaldığından popülerliğini yitirmiş olsa da tarihi önemini hala koruyor.
Aya İrini‘yi müze olarak ziyaret etmenin yanı sıra zaman zaman düzenlenen konserlere katılmanızı da şiddetle tavsiye ediyoruz.
Çırağan Sarayı

Sultan Abdülâziz tarafından yaptırılan saray, Ermeni sarayı mimarı Nigoğayos Balyan tarafından tasarlandı ve 1863 ve 1867 yılları arasında oğulları Sarkis ve Hagop Balyan tarafından inşa edildi. Çırağan Sarayı bu geleneğin son örneğidir. 1989 yılında yıkık saray, sarayı restore eden ve yan bahçesine modern bir otel kompleksi ekleyen bir Japon şirketi tarafından satın alındı. Bugün beş yıldızlı Kempinski oteli olarak lüks süitler ve misafirlerine hitap eden iki restoran ile hizmet vermektedir.
Küçüksu Kasrı

Küçüksu (Göksu) Kasrı, Boğaz’ın Asya kıyısında, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün güneyinde, Bebek semtinin karşısında, süslü, dokuz odalı bir Osmanlı köşküdür. 19. yüzyıl Osmanlı sultanlarının ülke gezilerinde kullandığı sarayın özenle dekore edilmiş Osmanlı Barok yapısı, 19. yüzyıl sultanlarının favorileri olan Balyan mimar ailesi tarafından tasarlanmıştır. Denize bakan üst kattaki oda zaman zaman Mustafa Kemal Atatürk tarafından da kullanılmıştır.
Eminönü Yeni Camii

Yeni Cami; 1660-1665 yılları arasında kısmı inşasının ardından Valide Sultan Camii ve daha sonra da Yeni Valide Sultan Camii adını almıştır. Bu cami, halk arasında “Kuşlu cami” olarak da bilinir.
Molla Zeyrek Camii

1118-1136 yıllarında Haliç’te Mesih Pantokrator Manastırı olarak inşa edilen Molla Zeyrek Camii; Bizans döneminde çok önemli bir hastaneli manastır kompleksiyken, İstanbul’un 1453’teki fethinin ardından Zeyrek Mehmed Efendi tarafından medreseye ve camiye dönüştürülmüştür.
İlk yapıldığında İstanbul’un Ayasofya’dan sonraki en önemli dini merkezi olarak biliniyordu. Çok sayıda restorasyon geçiren tarihi yapı, Bizans mimarisinin en net karakteristik özelliklerini sergiliyor. Ayrıca camiye dönüştürülmesiyle birlikte yapılan eklemelerle Osmanlı mimarisinin izlerini de taşır hale gelmiş.
Günümüzde Fatih ilçesinin Zeyrek semtinde yer alan ve aralarında bir şapel bulunan iki kiliseden oluşan Molla Zeyrek Camii, yakınındaki İstanbul’un en büyük 3. sarnıcı olan Zeyrek Sarnıcı ile birlikte öne çıkmaktadır. Sarnıcın restorasyon çalışmaları hala devam etmektedir.
Alman Çeşmesi

İstanbul’un merkezinde, günümüzde Sultanahmet Meydanı olarak bilinen eski hipodromun kuzeyinde yer alan Alman Çeşmesi; Alman Neo-Rönesansı ve Osmanlı mimarisi izlerini taşıyan İstanbul’un en güzel anıtlarından biridir.
1898’de Alman İmparatoru II. Wilhelm’ın Osmanlı İmparatorluğu’na gerçekleştirdiği ziyarette Sultan Abdülhamid’e hediye olarak Alman mimarlar Spitta, Schoele ve Carlitzik ile İtalyan mimar Anthony’ye yaptırdığı bu çeşme; 20. yüzyılın başlarında Osmanlı İmparatorluğu ile Almanya arasındaki yakın ilişkilerin en önemli sembolüdür. Üretimi Almanya’da gerçekleştirilen çeşme İstanbul’a parçalar halinde getirtilerek birleştirilmiştir.
Rumeli Feneri Topçu Kalesi

Rumeli Feneri Kalesi veya Topçu Kalesi olarak bilinen Rumeli Feneri Topçu Kalesi; Sarıyer’deki Rumeli Feneri Köyü’nde, İstanbul Avrupa Yakası’nın kuzeyinde Marmara Denizi ile Karadeniz’in birleştiği stratejik bir noktada yer alan tarihi bir kaledir.
Ne zaman yapıldığı tam olarak bilinmese de çok az kaynak 15. yüzyılda Bizanslılar ve Cenevizliler tarafından inşa edildiğini belirtiyor. Tarihi kaynakların çoğu 1769 yıllarında Osmanlı İmparatorluğu adına ismi saklı tutulmuş bir Yunan mühendis tarafından inşa edildiğine işaret ediyor.
Günümüzde herhangi bir restorasyondan geçmeyen ve kaderine terk edilmiş halde olan tarihi kaleyi ücretsiz ziyaret edebilir ve Karadeniz’in hırçın dalgaları eşliğinde doğayla başbaşa kalabilirsiniz.
Anastasias Surları
Anastasya Duvarı veya Uzun Trakya Duvarları, 5. yüzyılın sonlarında Doğu Roma İmparatorluğu tarafından inşa edilen, İstanbul’un 64 km batısında bulunan ve Karadeniz’den Marmara Denizine kadar uzanan antik bir surdur.
Aya Yorgi Fener Rum Patrikhanesi Kilisesi

Ekümenik Patrikhane olarak da bilinen Fatih ilçesindeki Aya Yorgi (St. George) Fener Rum Patrikhanesi Kilisesi; Ortodoks Hıristiyanların ruhani başkenti sayılıyor. Tarihi 6. yüzyıla dayanan kilise, İstanbul fethedilmeden önce Konstantinopolis Başpiskoposuna aitti ve Bizans Dönemi’ndeki dünya çapındaki en önemli dini merkezdi. 1453’te İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet’in Müslüman olmayan toplumların yaşam tarzlarını düzenleyen fermanı ile birlikte birtakım düzenlemelerden geçmiş.
Aya Yorgi Kilisesi, kütüphanesi ve diğer resmi bölümleri de içerisinde barındıran patrikhane, tarihi önemi ve dokusuyla günümüzde oldukça yoğun ilgi görüyor.
Aziz Stefan Bulgar Ortodoks Kilisesi (Demir Kilise)

Bulgar Demir Kilisesi olarak da bilinen St Stephen Bulgar Kilisesi, Balat’ta bir Bulgar Ortodoks kilisesidir. Neo-Gotik tarzda prefabrik dökme demir elemanlardan yapılmış olması ile ünlüdür.
Büyükada Aya Yorgi Rum Manastırı (Yücetepe)

1751 yılında Büyükada’da inşa edilen Aya Yorgi Rum Manastırı, adanın kültürel turizmine önemli katkılar sağlamaktadır. Hristiyanlar tarafından, özellikle Paskalya Günü’nde ziyaret edilir. İnce çalışmaları ve mükemmel estetik görünümü ile dikkat çekici bir görünümü olan bu kiliseyi görmek için adadaki uzun ve dik bir yokuşu tırmanmak gerekir. Tepenin zirvesine ulaşanları, Marmara Denizi’nin ve İstanbul kıyılarının muhteşem manzarası karşılıyor.
Aya Triada Rum Ortodoks Kilisesi

İstanbul’daki en büyük Rum Ortodoks kilisesi olarak bilinen, Taksim Meydanı’ndaki Aya Triada Rum Ortodoks Kilisesi (Hagia Triada); 1876 ile 1880 yılları arasında eski bir Yunan hastanesi ve mezarlığı olan arazinin üzerine inşa edilmiş.
Tarihten günümüze kadar ulaşan tarihi kilise 1955’te yağmalama girişimine uğramış ve gazyağı ile ateşe verilmiş. Çok yayılmadan önlenen bu saldırı sonrası rahipler, bu olayın unutulmaması adına saldırı sırasında kararan bölgeleri temizlememe kararı almış.
Günümüzde ziyarete kapalı olsa da özel izinlerle ziyaret edilebilir durumdadır. Ayrıca bölgede yaşayan Ortodoks toplulukları tarafından ayinler için de kullanılmaktadır.
Kamondo Merdivenleri

Neo-Barok ve Nouveau tarzlarının eşsiz bir karışımı ile tasarlanan ünlü bir yaya merdiveni olan Kamondo Merdivenleri, 1870 / 1880’de Abraham Salomon Camondo tarafından inşa edildi. Galata (Karaköy) semtinde Bankalar Caddesi’nde yer almaktadır.
Milyon Taşı

Milius, Milion ve Miliarius gibi farklı isimlerle anılan Milyon Taşı, Bizans İmparatorluğu’nun başkenti Konstantinopolis’in merkezinde bulunan eski bir yapıdır. Piramit çatılı kare bir binanın merkezinde duran mermer sütun, Roma’daki Milliarium Aureum ile aynı işlevi yerine getirdi: Yani imparatorluğun tüm yollarının uzunluğu buradan sayıldı. Şehrin temeli sırasında IV yüzyılda inşa edilen Milyon Taşı, 1960’larda Ayasofya yakınlarındaki kazılarda, Tetrapilon’un taşıyıcı yapılarından birinin kalıntıları arasında keşfedildi. Keşfedilen parça, Ayasofya’nın Kuzey avlusunda, Yerebatan Sarnıcı’nın yakınında sergileniyor.
Maslak Kasırları

İstanbul’un şehir merkezinin kuzeyinde Sarıyer’de bir otoyolun kenarında kalan Maslak Kasırları’nın tarihi, Sultan II. Mahmud’un alandaki ilk yapıları inşa ettiği 19. yüzyılın dayanıyor. Daha sonraları gelen Sultan Abdülaziz ve Sultan II. Abdülhamid gibi isimler tarafından da kullanılan bu tarihi köşkler, Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasıyla birlikte 1937’den 1982’ye kadar tüberküloza yakalanan askerleri tedavi etmek amaçlarıyla kullanılmış. 1984 yılında restore edilen kasırlar, günümüzde Milli Saraylar’a bağlı müzeler olarak ziyarete açıktır. Maslak Kasırları adı verilen bu tarihi köşkler; Kasr-ı Hümâyûn, Ağalar Dairesi, Limonluk, Mâbeyn-i Hümâyûn, Çadır Köşkü ve bahçeden oluşuyor.
Fatih Camii ve Fatih Sultan Mehmet Türbesi

İstanbul’un fethinden 10 yıl sonra bu caminin yapım emrini veren Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’un tarihi surlarının içinde büyük bir cami inşa etmek istemiştir. Bir rivayete göre camiyi yapan Rum mimarla arasında çıkan anlaşmazlıktan ötürü onun elini kesme emrini vermiş, konu yargıya taşınmış ve uzlaşma sağlanmış. Günümüzde Fatih Sultan Mehmet’in türbesi de caminin yanıbaşındadır.
Şehzade Camii

Şehzade Camii (Şehzadebaşı Camii), İstanbul’un üçüncü tepesinde Fatih ilçesinde bulunan 16. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda Mimar Sinan tarafından inşa edilmiş bir camisidir. Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1543 yılında ölen oğlu Şehzade Mehmed’e bir anıt olarak yaptırılmıştır. Bazen İngilizce “Prince Mosque” olarak anılır. Mimar Sinan’ın “Çıraklık eserimdir” diyerek nitelendirdiği camidir.
Fethiye Camii (Pammakaristos Kilisesi)

Ayrıca Theotokos Kilisesi olarak da bilinen Pammakaristos Kilisesi, İstanbul’daki en ünlü Rum Ortodoks Bizans kiliselerinden biridir. 1591 yılında Fethiye Camii’ne dönüştürülmüştür ve günümüzde kısmen müzedir. Ayasofya ve Kariye Müzesi’nden sonra İstanbul’daki en büyük Bizans mozaiği buradadır.
Küçük Ayasofya Camii

Küçük Ayasofya, camiye dönüştürülmüş bir Doğu Ortodoks kilisesidir. İç mekanı, süs eşyaları ve yazıtlarla başarılı bir şekilde dekore edilmiştir. Orijinal adı “Sergios ve Bakhos Kilisesi”dir ve efsaneye göre İmparator Justinian, vatana ihanetle suçlandığında masumiyetini kanıtlamasına yardımcı oldukları için bu azizlere kiliseyi kutsamıştır. Eski adını da buradan almaktadır.
Neve Şalom Sinagogu ve 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi

Neve Shalom Sinagogu, Beyoğlu ilçesinin Karaköy semtinde yer alan bir sinagogdur. Sinagog, 1930’ların sonlarında eski Galata semtindeki Yahudi nüfusundaki artışına bağlı olarak inşa edildi. Sinagogun yanıbaşındaki 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi’nde ise tevrat parşömenlerinden ve dini kalıntılardan düğün kıyafetlerine, askeri eşyalara ve Yahudi yemek tariflerine kadar, öğrenilecek çok sayıda antropoloji ve tarih var.
Büyük Valide Han Kubbesi

Osmanlı Dönemi’nde 350 yıldan fazla süredir tüccarların ve zanaatkarların uğrak noktası olan Büyük Valide Han; 3 avlusu ve 210 odası ile birlikte Kösem Sultan tarafından 1650 yılında yaptırılmış.
Geçen zaman boyunca sahipsiz kaldığı için çoğu odası kullanılamayacak şekilde harabe olan hanın, kullanılabilen odalarında tekstil atölyeleri günümüzde hala üretim yapıyor. Bir zamanlar Haliç’te demirleyen ahşap gemilerdeki Doğu ve Avrupa’dan gelen malların saklanması amacıyla da kullanılmış.
Tarihi yarımadanın en işlek ticari merkezinde bulunan Büyük Valide Han’ın en dikkat çeken yeri, en üst katında bulunan kubbesi. İstanbul’un gizemli manzara izleme noktalarından biri olan bu yer Haliç’ten İstanbul Boğazı’na kadar geniş bir İstanbul panoraması sunuyor.
Günümüzde turistler tarafından da oldukça rağbet gören çatının yoğun hırçın ziyaretçisi, üstünde zıplayarak fotoğraf çekilme geleneğinden ötürü bakımsız bu tarihi kubbeyi tehlikeye sokmuş durumda. Ayrıca yakın zamanda James Bond serisinin İstanbul’da çekilen Skyfall bölümünde de tarihi film mekanlarından biri olarak kullanılmıştır.
Atatürk Arboretumu (Botanik Bahçe)

İstanbul Atatürk Arboretumu‘nun asıl amacı, Orman ve Su Yönetimi Bakanlığının ilgili kurumları, orman mühendisleri, peyzaj mimarları, yerli ve yabancı bilim adamlarının araştırmalarının yanı sıra doğa severler de dahil olmak üzere İstanbul Üniversitesi Orman Bölümü öğretim üyelerine ve öğrencilere hizmet etmektir. 12 Temmuz 1982’de Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün (1881-1938) 100. doğum yıldönümünün onuruna açılmıştır.
Belgrad Ormanları

İstanbul’un kuzeyinde, Karadeniz kıyılarına kadar uzanan 5,442 hektarlık dev bir alanda konumlanan Belgrad Ormanları; İstanbul’un en büyük oksijen ve su kaynaklarından biridir. Bazı bölgeleri günümüzde mesire alanı olarak halka açık olsa da büyük bir çoğunluğu koruma altındadır.
Adını Osmanlı Dönemi’nde Kanuni Sultan Süleyman’ın 1521’de Sırbistan’ın Başkenti Belgrad’ı fethettikten sonra beraberinde getirdiği Sırp vatandaşlarını bu bölgedeki köylere yerleştirmesinden almıştır.
Belgrad Ormanları‘nın içerisinde öne çıkan yerler: Atatürk Arboretumu, Fatih Ormanı, Kirazlıbent Piknik Alanı, Bentler Tabiat Parkı, Neşetsuyu Tabiat Parkı, Falih Rıfkı Atay Tabiat Parkı, Ayvat Bendi Milli Parkı, Kömürcü Bendi Milli Parkı, Irmak Mesire Alanı, Çatalmeşe Mesire Alanı, Fatih Çeşmesi Tabiat Parkı ve St. George Anglikan Kilisesi kalıntılarıdır.
Atatürk Kent Ormanı

Hacıosman Korusu olarak yıllarca atıl bir şekilde kalan ve İstanbul’un şehir merkezine yakın bir noktadaki 3 göletten oluşan 1000 dönümlük ormanlık alan; 2020 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından peyzaj düzenlemesi yapılarak modern bir şehir ormanına çevrildi ve Atatürk Kent Ormanı adıyla halka açıldı. İçerisinde yürüyüş yolları, seyir terasları, göller, oyun alanları, açık hava gösteri merkezi ve dinlenme alanları gibi çok sayıda noktayı barındıran Atatürk Kent Ormanı; İstanbul’un en yoğun metro hattı olan M2 Yenikapı-Hacıosman Metrosu’nun Hacıosman’daki son istasyonuna entegre olmasından dolayı oldukça rağbet görüyor. Ormana ayrıca Sarıyer ilçesinin Derbent, Ferahevler ve Darüşşafaka semtlerindeki kapılarından da girmek mümkün.
Nakkaştepe Millet Bahçesi

İstanbul’un Üsküdar ilçesinde İstanbul Boğazı’na hakim bir noktada yer alan 50 bin metrekarelik askeri ormanlık alan; 2018 yılında “İstanbul’un Yeni Balkonu” sloganıyla Üsküdar Belediyesi tarafından düzenlenerek Nakkaştepe Millet Bahçesi adıyla halka açıldı. Yürüyüş yolları ve seyir teraslarının yer aldığı şehir parkı; 250 piknik masasıyla 2500 kişi kapasiteyle mesire alanı olarak da hizmet veriyor.
Fatih Korusu Tema Vehbi Koç Doğa Kültür Merkezi

Fatih Korusu Tema Vehbi Koç Doğa Kültür Merkezi, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve İstanbul Boğazı’nın güzel manzarasını sunan popüler bir parktır.
Fethipaşa Korusu

İstanbul Boğazı’nın en stratejik noktalarından birinde Üsküdar ilçesinin Kuzguncuk, Paşalimanı ve Sultantepe semtlerinin arasında 135bin metrekarelik dik bir ormanlık alanı kapsayan Fethipaşa Korusu; Anadolu Yakası’nın oldukça erişilebilir bir noktasında olmasından dolayı en iyi nefes alma noktalarından biri olarak biliniyor. İçerisinde iki tarihi köşkte İstanbul Büyükşehir Belediyesi BELTUR tarafından işletilen sosyal tesislerin de yer aldığı koru; arazinin son mirasçısı avukat Şevket Mocan tarafından İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne devredildiğinden dolayı bir süre Mocan Korusu olarak da anılmış. Yürüyüş yolları, oyun parkurları ve spor alanlarının da yer aldığı korunun en dikkat çeken noktaları İstanbul Boğazı’ndan çok özel manzaralar sunan ahşap seyir teraslarıdır.
Emirgan Korusu

İstanbul’un en büyük halka açık parklarından biri olan Emirgan Korusu, İstanbul Sarıyer’de Boğaz’ın Avrupa Yakası’nda bulunan tarihi bir parktır. Özellikle İstanbul Lale Festivali zamanı oldukça popülerdir.
Gülhane Parkı

Gülhane Parkı, Fatih ilçesinde yer alan tarihi bir şehir parkıdır; Topkapı Sarayı’na bitişik olan arazide yer almaktadır. Parkın güney girişi, sarayın en büyük kapılarından biridir.
Taksim Gezi Parkı

Taksim Meydanı‘nın hemen yanıbaşında yer alan Taksim Gezi Parkı; Beyoğlu ve çevresinin erişilebilir son yeşil alanlarından biri olan, şehrin keşmekeşinin tam ortasındaki küçük bir parktır.
20. yüzyılda Türkiye’nin en ciddi halk ayaklanması olan Taksim Gezi Parkı Eylemleri‘nin de çıkış noktası olan parkın, tarihi geçmişi de bir o kadar köklü. Bir zamanlar tarlalar ve bağlarla dolu bir semt olan Beyoğlu; Osmanlı İmparatorluğu yönetimindeki 1800’lü yıllarda ortaya çıkmış olan bölgeyi Avrupa tarzı modern bir yapıya kavuşturma fikriyle birlikte neredeyse baştan inşa edilmiş. Bu çalışmalar sırasında şehrin en önemli meydanı olacak olan Taksim Meydanı‘nı inşa etmek için bir alan daha oluşturulmuş ve 1806’da meydanın yanı başına Halil Paşa Topçu Kışlası inşa edilmiş. Bu kışla 1909’da Osmanlı hükümetine karşı çıkan bir isyan sırasında büyük ölçüde hasar görmüş. 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti‘nin kurulmasının ardından da yıkılarak buraya Türkiye’nin ilk futbol stadyumu inşa edilmiş. 1940’lara gelindiğinde bu stadyum da yıkılarak alan halka açık bir park haline getirilmiş.
Uzun yıllar boyunca şehrin en önemli parklarından biri olmaya devam eden Taksim Gezi Parkı, 2013 yılına gelindiğinde ülke yönetimini tarafından tasarlanan yeni bir proje ile gündeme geldi. Hükümetin buraya dükkanların, restoranların, lüks konutların, otellerin içinde bulunduğu modern bir kışla projesine başlayacağını duyurmasının ardından başlatılan ağaç kaldırılma işlemleri sırasında bu duruma karşı çıkan kesimlerin eylemleriyle başlayan olaylar; polisin sert müdahalesiyle daha da büyüyerek hükümet politikalarına karşı bir genel protestoya dönüştü. Türkiye’nin tamamına yayılan eylemler, dünya basınında da ciddi yankı uyandırarak Türkiye tarihinin en büyük halk ayaklanmalarından biriyle sonuçlanmıştır.
Eylemlerin ardından modern ve beton bir restorasyondan geçerek park olarak kalmaya devam eden Taksim Gezi Parkı; 2019 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi‘nin muhalefet partisi yönetimine geçmesiyle birlikte çevreci ve yeşil odaklı daha başka bir restorasyon projesiyle gündeme geldi. Bu projenin duyurulmasının ardından park, Sultan Beyazıt Hanı Veli Hazretleri Vakfı’na devredilerek İstanbul Büyükşehir Belediyesi‘nin kontrolünden çıkarılmıştır.
Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi

Ataşehir’de, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve Anadolu Otoyolu kavşağında bulunan Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi (NGBB) İstanbullular için bir nefes alma noktası olmasının yanı sıra; araştırma, eğitim ve öğretim merkezi olarak da hizmet veriyor. 2003 yılında eşi Nezahat Gökyiğit adına Nihat Gökyiğit tarafından kurulmuştur. Otobanın aralarında sıkışan 8 adadan oluşan NGBB, genel olarak biyolojik çeşitliliği ve özellikle bitki çeşitliliğini korumayı amaçlarken, bitkilerin hayati önemi konusunda farkındalık yaratmayı hedefliyor.
Maçka Demokrasi Parkı

Maçka Demokrasi Parkı, Şişli’de, Maçka Vadisi’nde yer almaktadır ve 156,671 metrekarelik bir alanı kaplamaktadır.
Terkos Gölü (Durusu)

İstanbul’un Karadeniz kıyılarında etrafı ormanlık alanlarla kaplı 25 kilometrekarelik bir alanı kapsayan Terkos Gölü (Durusu Gölü); İstanbul’un günlük su ihtiyacını karşılamasının yanı sıra, İstanbullulara rahatlama ve nefes alma fırsatı da sunuyor. Istranca nehrinden gelen taze sularla da beslenen tatlı su gölünün en derin noktası 11 metre olarak ölçülmüş. Gölün sığ olmasından dolayı motorlu tekne turlarına izin verilmese de kürek çekebileceğiniz kiralık tekneler yer alıyor. Gölün yanıbaşında, göl ile aynı adı taşıyan Terkos Köyü’nün tarihi de 1000’li yıllara dayanıyor. Köyün adının, kuzeybatı yönünde yer alan ve Cenevizliler tarafından inşa edildiği bilinen bir kale kalıntısının içindeki Trikos Manastırı’ndan geldiği söyleniyor. Bölgenin habitatında çok sayıda yabani hayvan ve balık çeşidi de bulunuyor.
Caddebostan Plajı

İstanbul’un en popüler kumlu plajlarından biri olan Caddebostan Plajı’nda Marmara Denizi’nde yüzebilirsiniz. Çok sayıda şezlong, şemsiye, soyunma odaları ve duş ile donatılmıştır. Uzun bir günün ardından yiyip içebileceğiniz kafeler de çevresinde bulunuyor. Ama yaz aylarında oldukça kalabalık olduğunu hatırlatmakta fayda var.
Florya Güneş ve Menekşe Plajları

İstanbul’un en eski plajlarından biri olan Florya’daki Güneş ve Menekşe Plajları; şehir merkezine yakınlığı ve toplu taşıma ile ulaşım kolaylığından dolayı İstanbul halkının günübirlik tatil ihtiyaçlarına cevap veriyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi BELTUR tarafından Florya bölgesinde işletilen Güneş Plajı ücretli bir alternatif sunarken, biraz ötesindeki Menekşe Plajı ise ücretsiz bir şekilde halk plajı olarak hizmet veriyor. Atatürk’ün fotoğraflarında Florya’daki Atatürk Köşkü’nde halk ile birlikte denize girdiği bu plajların aynı zamanda tarihi bir önemi de bulunuyor.
Bakırköy Botanik Parkı

Bakırköy Botanik Parkı, E-5 yolunun kenarındaki 9.000 metrekarelik bir alana inşa edilmiştir. Haziran 2013’te açılan park 2 adet ve 11.50 metre olan Türkiye’nin en yüksek oyun kulelerine ev sahipliği yapıyor.
Ümraniye Millet Bahçesi

İstanbul’un dev otoyollarının kenarında nefes alabileceğiniz bir yer olan Ümraniye Millet Bahçesi; doğal bitki örtüsü ve çevre düzenlemesiyle 330 bin metrekarelik alanda ziyaretçilerini ağırlıyor. Yürüyüş-koşu parkurları, bisiklet yolları, oyun alanları ve voleybol sahalarının da yer aldığı şehir parkında mesire alanları da bulunuyor.
Aydos Kalesi

İstanbul’da Kartal ve Sultanbeyli ilçelerinin kesişimindeki Aydos Dağı’nın kuzeyinde yer alan Aydos Kalesi’nin, 11. ve 12. yüzyılın sonlarına doğru Osmanlı İmparatorluğu’nun Malazgirt Savaşı zaferinin ardından Bizanslıların savunmalarını güçlendirmek istemeleri amacıyla inşa edildiği biliniyor. Geçen zaman boyunca stratejik bir önemi kalmadığı için kaderine terk edilen kalenin günümüzde hala restorasyonu ve arkeolojik çalışmaları devam ediyor. Kalenin içerisini ziyaret edemeseniz bile, çevresini oluşturan ve bölgenin tek büyük yeşil alanı olan Aydos Ormanı’nda nefes alabilirsiniz.
Tarihi Fener Rum Okulu Binası

Özel Fener Rum Ortodoks Lisesi, Haliç kıyılarında bulunan, İstanbul’daki en eski ve en prestijli Rum Ortodoks okuludur. Mimarisi nedeniyle İstanbul’un en önemli simgelerinden biri olmuştur.
Fatih Sultan Mehmet Köprüsü

İkinci Boğaz Köprüsü olarak da bilinen Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, İstanbul’un Avrupa ve Asya yakası arasında inşa edilmiş bir köprüdür. 1988 yılında tamamlandığında, dünyanın en uzun 5. asma köprü açıklığıydı; bugün ise 24.
15 Temmuz Şehitler Köprüsü (Boğaziçi Köprüsü)

15 Temmuz Şehitleri Köprüsü (Eski adıyla: Boğaziçi Köprüsü), Avrupa ve Asya’yı birbirine bağlayan Boğaziçi’nde yer alan üç asma köprülerden biridir. Ayrıca Birinci Köprü olarak da bilinmektedir.
Yavuz Sultan Selim Köprüsü

İstanbul Boğazı’nın kuzeyinde, demiryolu ve motorlu araçların geçişi için inşa edilen Yavuz Sultan Selim Köprüsü; Avrupa ve Anadolu yakasında alternatif olarak oluşturulan Kuzey Marmara Otoyolu‘nu birbirine bağlamaktadır.
Boğazda inşa edilen üçüncü köprü olması sebebiyle Üçüncü Boğaz Köprüsü olarak da bilinen yapı; 59 metre genişliğe, 1.408 metre uzunluğa ve 322 metre yüksekliğe sahiptir. Bu özellikleri nedeniyle dünyanın en geniş asma köprüsü, dünyanın en uzun demiryolu asma köprüsü ve dünyanın en uzun kuleli asma köprüsü ünvanlarına sahiptir.
Veliefendi Hipodromu

İstanbul’da Zeytinburnu ve Bakırköy ilçelerinin kesişiminde, Osmanlı Dönemi’ndeki çok değerli bir mesire alanının üzerine inşa edilen Veliefendi Hipodromu, açıldığı 1913 yılından beri Türkiye’nin en önemli at yarışı spor tesisi sayılmaktadır. Türkiye Jokey Kulübü yönetimindeki 596.000 metrekarelik arazi üzerindeki tesiste; idari binalar, yarış atları için hastane, eğitim merkezleri, hediyelik eşya dükkanı, müze ve sergi alanları, piknik alanı, oyun bahçesi, kafeteryalar ve otopark yer alıyor.
Kanuni Sultan Süleyman Köprüsü

Büyükçekmece ile deniz arasındaki boğaz üzerinde bulunan bu köprüler Mimar Sinan’ın yaptığı en önemli köprülerdendir. Mimar Sinan burada uc uca dört köprü yapmıştır.
Karaköy – Beyoğlu Tünel Füniküler Hattı (F2)

Londra Metrosu’ndan sonra dünyanın en eski ikinci metro istasyonu olan Tünel’in hikayesi, Fransız mühendis Eugene Henri Gavand’ın girişimciliği ile başlıyor. Sosyal yaşamın merkezi olan Galata ile Pera arasında gidip gelen insan trafiğinin artması nedeniyle ticaret ve bankacılığın kalbi olan Pera’nın Yüksekkaldırım ve Galip Dede caddesine alternatif bir yol olarak planlandı. Mühendis Eugene Henri Gavand, bu iki merkezi birbirine bağlamak için bir füniküler demiryolu inşa eden projesi çizdi ve iznini almak için Osmanlı Sultanı Abdulaziz’e gitti.
Taksim – Tünel Nostaljik Tramvayı (T2)

Tünel-Taksim’in tarihi tramvay hattı, müzeden çıkartılan eski vagonların restorasyonu ile 1990 yılının sonunda hizmete girmiştir. 3 adet zıvana ve 2 vagon ile 1640 metre hat üzerinde faaliyet göstermekte, yılda toplam 14.600 seyahat gerçekleştirmekte ve toplamda 23.944 kilometrede 6 bin yolcu taşımaktadır; turistik amaçlı olarak hizmet vermektedir.
Galataport

İstanbul Boğazı’nın girişi sayılabilecek merkezi bir noktada, Beyoğlu ilçesinde Karaköy-Fındıklı arasında uzanan 1.2 kilometrelik sahil şeridini oluşturan Galataport İstanbul; kruvaziyer limanı, ultra lüks oteli ve her ihtiyaca uygun yüzlerce mağaza, restoran ve ofislerden oluşan bir yaşam merkezi projesidir.
200 yıldan fazla süredir İstanbul’un en eski ve tek büyük limanı olan tarihi Galata Limanı, bu projeyle birlikte halkın da kullanımına açılan modern bir yaşam alanına dönüşmüş durumda. Burada İstanbul Boğazı’nı seyrederken, dünyanın dört bir yanından gelen dev gemilerin seyrinin tadını çıkarabilirsiniz.
Bağdat Caddesi

Asya yakası sahili boyunca uzanan, Erenköy-Suadiye arasındaki bölümde birbiri ardına onlarca ünlü kumaş, mücevher ve kozmetik mağazası bulunan; Zara, Louis Vuitton, Tommy Hilfiger veya Barbour gibi neredeyse tüm popüler markaların mağazalarını bulabileceğiniz İstanbul’un en ünlü iki caddesinden biridir.
Çiçek Pasajı

1876 yılında inşa edilen Çiçek Pasajı; günümüzde çeşitli restoranlara, Türk kafelerine ve küçük hediyelik eşya dükkanlarına ev sahipliği yapmaktadır. Ünlü Naum Tiyatrosu 19. yüzyılda buradaydı. Büyük yangından sonra bina, İstanbul’a gelen Ruslara ait birçok çiçek dükkanının bulunduğu bir alışveriş pasajına dönüştü.
Mahmutpaşa Çarşısı

Mahmutpaşa Çarşısı, Fatih semtinin Mahmutpaşa semtindeki Kapalı Çarşı ile Eminönü arasında kalan bölgede bulunan bir alışveriş caddesidir. Ana caddenin iki yanında da çok sayıda küçük dükkanın bulunduğu bu pazar alanı, İstanbul’da ucuz alışverişin bir simgesidir. Çarşı 256 dükkan barındırıyor.
Tarihi Hürrem Sultan Hamamı

Ayasofya Hürrem Sultan Hamamı, Osmanlı’nın baş mimarı Mimar Sinan tarafından tasarlanmış ve yapılmıştır. Hamam, klasik dönem Osmanlı hamamı tarzında inşa edilmiş olmasına rağmen; Türk hamam mimarisinde, simetrik inşa edilen erkek ve kadın bölümlerinin bulunması bir yeniliktir.
Miniatürk ve Kristal İstanbul Müzesi

Antik çağlardan Roma, Bizans, Selçuklu İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu’na kadar bu antik topraklarda hüküm süren ve iz bırakan medeniyetlerin zengin mimari mirasını bir araya getiren Miniatürk, 2 Mayıs 2003 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından açıldı. Miniatürk’ün içinde yer alan İstanbul Kristal Müzesi’nde ise sergilenen 16 kıymetli tarihi eser, özel bir lazer metodu ile 3 boyutlu bir kristal cam içinde gösteriliyor.
Museum of Illusions Istanbul

İstanbul İllüzyonlar Müzesi (Museum of Illusions), sizi hem nesiller hem de eğlence dolu yanılsama dünyasına hem sosyal hem de eğlenceli turlar için uygun bir alan sunuyor. Arkadaşlarınız ve ailenizle yeni deneyimler yapmak ve eğlenmek için eşsiz bir yer.
Fişekhane (Büyükyalı)

Marmara Denizi kıyısındaki Zeytinburnu Sahili’ne inşa edilen ve 2020 yılında hizmete açılan Fişekhane, Büyükyalı konut projesinin içerisinde lüks bir yaşam merkezi olarak ön plana çıkıyor. Dünyaca ünlü sanatçılar eşliğinde düzenlenen konser, tiyatro, sergi ve benzeri etkinliklerin yer aldığı Fişekhane Caddesi’nin yanı sıra Cinemo sinema salonu kompleksi, restoranlar, kafeler, gurme marketler, organik pazar, Euphoria Boss spor salonu, sağlıklı yaşam merkezleri ve ofisler de bulunuyor.
İstanbul Sapphire Seyir Terası

İstanbul’un uluslararası şirketlerin ofislerinin de bulunduğu en önemli iş merkezi olan 4. Levent bölgesinde bulunan İstanbul Sapphire, açıldığında Avrupa’nın en yüksek binaları listesinde zirvelerdeydi. 261 metre yüksekliği ile hala Türkiye’nin en yüksek gökdeleni konumunda olan proje; rezidans, ofis, alışveriş merkezi ve seyir terasından oluşuyor.
İstanbul’un alışveriş merkezi cenneti olmasından dolayı İstanbul Sapphire‘in AVM kısmı sizi pek tatmin etmeyecek olsa da gökdelenin zirvesindeki seyir terası sizlere 360 derecelik geniş bir İstanbul panoraması sunuyor.
Mall of İstanbul

İstanbul’un merkezi bölgelerine uzak olmasına rağmen büyüklüğüyle İstanbul’un en büyük alışveriş merkezi olma tahtına oturan Mall Of İstanbul , İkitelli bölgesinde yer alıyor. Yüzlerce mağazaya ev sahipliği yapan avm, kültür-sanat faaliyetlerinin bölgeye taşınması konusunda da büyük görev üstlenmiş durumda. Alışveriş merkezine M3 Kirazlı-Olimpiyat Stadyumu-Başakşehir Metrokent Metrosu ‘nun ” İkitelli Sanayi ” istasyonu üzerinden uzun bir yürüyüş gerçekleştirerek ulaşabilirsiniz. Ayrıca Yenikapı/Aksaray bölgesinden de buraya giden express otobüsler bulunuyor.
Akasya Acıbadem

Anadolu Yakasının en değerli arazilerinden birinin üzerine kurulan Akasya Alışveriş Merkezi , yakanın en lüks yaşam merkezlerinden biri haline geldi. İçerisinde rezidans ve bir kültür sanat merkezi de barındıran bu cazibe merkezine ulaşım M4 Kadıköy-Tavşantepe Metrosu ‘nun “ Ünalan ” istasyonu ve Metrobüs’ün “ Uzunçayır ” istasyonu üzerinden sağlanıyor. Ayrıca E-5 üzerinden geçen bir çok otobüs hattıyla da ulaşmak mümkün.
İsfanbul Eğlence ve Yaşam Merkezi

Temalı Park ve Alışveriş Merkezi konseptiyle, İstanbul’un en iyi cazibe merkezi haline gelen, yüzölçümü ve açıkhava alışveriş imkanıyla açıldığı günden beri milyonlarca ziyaretçi ağırlayan , marka kimliğini yenileyerek adıyla tekrar ziyaretçisiyle buluştu. İstanbul Eyüp’teki İsfanbul’a ulaşım, yapılması planlanan metro ve teleferik hattı şuan yapım aşamasında olduğundan, yalnızca otobüs ve minibüslerle sağlanabilmektedir. İstanbul‘un içinde Türkiye’nin en büyük tema parkı projesi İsfanbul Tema Park, açık hava avm konsepti İsfanbul Alışveriş Merkezi, etkinlik ve gösteri merkezi İsfanbul Show Center, kapalı hayvanat bahçesi Jungle İstanbul ve çok yakında hizmete açılacak olan Designer Outlet bulunuyor.
Vadi İstanbul

Avrupa Yakası’nın ilk Havaray hattına kavuşmasını sağlayan, Türk Telekom Ali Sami Yen Stadyumu’nun yanı başında, İstanbul’un en yoğun metro hattına aktarmayla entegreli olan Vadi İstanbul; alışveriş ve yaşam konseptiyle karşınıza çıkıyor. İstanbul’un kuzey ormanlarının oksijeniyle çoğu ihtiyacınızı burada karşılayabilirsiniz. Raylı sistemle ulaşım için M2 Yenikapı – Hacıosman metro hattı nın “Sanayi Mahallesi” durağında indikten sonra sırasıyla “ Seyrantepe “ye, ordan da Havaray ‘a aktarma yaparak ulaşabilirsiniz. Otobüs kullanacaklar içinse; Yenikapı’dan 41Y, Hacıosman’dan 47L ve 62H otobüsleri en uygun alternatifler olacaktır.
Emaar Square Mall

Anadolu Yakası’nın en büyük alışveriş merkezi projelerinden biri olan Emaar Square Mall , 2017 yılında hizmete açılan oldukça yeni bir alışveriş merkezi olarak Libadiye’de yer alıyor. Dubai merkezli Emaar grubunun Türkiye’deki ilk yatırımı olan projenin içerisinde bir de büyük bir akvaryum yer alıyor.
Marmara Forum

Zeytinburnu, Güngören, Bahçelievler ve Bakırköy ilçelerinin tam kesiştiği noktada, Bakırköy Osmaniye’de yer alan Marmara Forum , Multi Development Türkiye’nin Forum İstanbul ‘dan sonraki İstanbul’daki ikinci büyük projesidir. Ortadan otoparkla birleşen iki ana binadan oluşan projenin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ek bina olarak devredilen ofis kısmında ise Media Markt, Bauhaus ve Decathlon gibi büyük konseptli mağazalar yer alıyor.
Forum İstanbul

Multi Development Türkiye tarafından Türkiye’ye kazandırılan en büyük alışveriş merkezi projelerinden biri olan Forum İstanbul , açıldığı günden beri gerek reklamlarıyla ve gerek etkinlikleriyle büyük ses getirdi. Kısa sürede İstanbul’da hatrı sayılır avmleri arasına giren Forum İstanbul ‘a raylı sistem ile en rahat ulaşım M1A Yenikapı-Havalimanı ve M1B Yenikapı-Kirazlı Metrosu’nun Kocatepe İstasyonu üzerinden sağlanıyor. Ayrıca Gaziosmanpaşa’dan gelen HT5 ve Batışehir’den gelen HT6 otobüslerini de kullanabilirsiniz. IKEA, Koçtaş ve Decathlon gibi diğer büyük konseptli mağazaları da çevresinde barındıran Forum İstanbul ; Büyük İstanbul Otogarı’nın yanıbaşında, Bayrampaşa ilçe sınırları içerisindedir.
Park of İstanbul

İstanbul Çekmeköy’de şehrin en büyük doğa ve yaşam kompleksi olarak 200 dönümlük bir araziye inşa edilen Park of İstanbul; eğlenceli zaman geçirmeniz ve nefes almanız için bir çok olanak sunuyor. 60 farklı türden 400’ün üzerinde canlı çeşitliliği ile İstanbul’un en büyük hayvanat bahçesini de barındıran tesiste binicilik faaliyetlerinin yapılabildiği Pony Club, mesire alanı, macera parkı ve cafe-restaurant alanları da bulunuyor.
Intercity İstanbul Park

İstanbul’un doğusunda Tuzla ilçesinde yer alan Intercity İstanbul Park; Formula 1 başta olmak üzere motor sporları için tasarlanmış bir yarış pistidir. Pistteki ilk yarış, 21 Ağustos 2005’te Türkiye’nin ilk Formula 1 organizasyonu ile gerçekleşmiştir. Formula 1 Genel Müdürü Bernie Ecclestone tarafından “Dünyanın en iyi yarış pisti” olarak onurlandırılmıştır.
İstanbul Akvaryum

İstanbul Akvaryum; Dünya denizlerinde yaşayan balık türlerinin içinde bulunduğu, kendi türündeki akvaryumlarla kıyaslandığında; gezi güzergahı, temalandırma, interaktiflik, yağmur ormanı ve yeni nesil teknolojisiyle dünyanın en yenisi… Coğrafi bir rotayı takip ederek Karadeniz’den Pasifik’e uzanan toplam 17 tema ve 1 adet yağmur ormanından oluşan güzergahta yolculuk yapabilirsiniz. Alanların temalandırılmasında o alanın kültürel, coğrafi, tarihsel ve mimari özellikleri, buna uygun dekoratif unsurlar, interaktif oyunlar, filmler ve alan hakkında detaylı bilgilerin verildiği görsel grafikler yer alıyor. Alanların, ses ve ışıklandırma sistemleri de bu temalandırmaya uygun olarak düzenlenmiş.
Viaport Marina ve Korsan Adası Tema Parkı

İstanbul Anadolu Yakası’nda yer alan Tuzla ilçesi sınırlarında deniz dolgusunda uzanan bir marinada konumlanan Viaport Marina Alışveriş Merkezi ve Korsan Adası Tema Parkı (Eski adıyla ViaSea) eğlence tutkunlarını cezbeden bir tema park ve alışveriş merkezi projesidir. Roller Coaster treni dahil 28 adet eğlence ünitesini bünyesinde barındırmaktadır.
Darıca Faruk Yalçın Hayvanat Bahçesi ve Botanik Parkı

400’den fazla tür ve 8000’den fazla bitki popülasyonu ile Faruk Yalçın Hayvanat Bahçesi ve Botanik Parkı (FYZoo) sizi bekliyor! Dünyanın çeşitli yerlerinden ve nesli tükenmekte olan türlerle tanışabilir ve uzman rehberlerle botanik turunda bitkilerin ilginç hikayelerini dinleyebilirsiniz.
Istanbul Dolphinarium

Uluslararası standartlara göre inşa edilen ve deniz memelileri için en konforlu ve güvenli varlığı sağlayan İstanbul Dolphinarium, şehir parkları ve yeşil dinlenme alanları ile çevrili Haliç’in kıyısında yer almaktadır. Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu arasında ortak bir proje olup, iki ülke arasındaki kültürel ve sosyal ilişkilerin geliştirilmesinde önemli rol oynamaktadır.
Pelit Çikolata Müzesi

Çikolata ve sanatseverleri bir araya getiren Pelit üretim tesislerinde bulunan Türkiye’nin ilk çikolata müzesidir.
Madame Tussauds İstanbul
Madame Tussauds İstanbul balmumu müzesi, yaklaşık 60 ünlü karakter sergisinin yanı sıra yer alan uluslararası şahsiyetlerle de sizi hayrete düşürecek.
İstanbul Uluslararası Havalimanı (IST)

İstanbul Havalimanı, yıllık 150 milyon yolcu kapasitesi ile gelecekte 200 milyon yolcuya yükseltilebilir şekilde dünyanın en geniş ve en moderni olarak planlandı. Atatürk Havalimanı ve Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan sonra İstanbul’da yapılan üçüncü uluslararası havalimanı olmasına rağmen; şehrin en büyük havalimanı olan Atatürk Havalimanı’nın kapatılması nedeniyle şehre hizmet veren iki ana uluslararası havalimanından biri oldu.
İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı (SAW)

Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı, Asya yakasında şehir merkezinin nispeten dışında yer almaktadır ve İstanbul’a hizmet veren iki ana uluslararası havalimanından biridir.
Uluslararası Atatürk Kargo Havalimanı (ISL)

İstanbul Atatürk Havalimanı, toplam yolcu sayısı, hizmet verilen varış noktaları ve uçak hareketleri ile Türkiye’nin en büyük havalimanıdır. Geçtiğimiz yıllarda kapatılarak yeni inşa edilen dünyanın en büyük havalimanı projelerinden biri olan İstanbul Havaalanı’na (IST) taşındı. Atatürk Havalimanı günümüzde bir kargo havalimanı olarak hizmet veriyor.