Sultanahmet’in bilinmeyen gizemli yer altı dünyası

Her gün milyonlarca turistin ziyaret ettiği, geçmişte Bizans ve Osmanlı gibi büyük imparatorluklara başkentlik yapmış olan Sultanahmet; günümüzde geçerliliğini koruyan en önemli turistik destinasyonlarımızın başında geliyor.

Ayasofya, Sultanahmet Camii, Topkapı Sarayı, Yerebatan Sarnıcı, İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Türk İslam Eserleri Müzesi (Pargalı Damat İbrahim Paşa Sarayı), Haseki Hürrem Sultan Hamamı, Aya İrini Kilisesi, Caferağa Medresesi, Büyük Saray Mozaikleri Müzesi, İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi, Sağlık Müzesi ve Basın Müzesi diye uzayıp giden tarihi mekanların yanı sıra Gülhane Parkı gibi önemli bir milli parkımızı da yanı başında bulunduran Sultanahmet semti, İstanbul’da görülmesi gereken çoğu mekanı bünyesinde taşıyor. Yakın çevresinde ise Çemberlitaş, Cankurtaran, Beyazıt ve Eminönü gibi tarihi semtler yer alıyor.

İstanbul’un kültür mirasını oluşturan bu semtin yer altı dünyası da bir hayli ilgi çekici ve zengin.

İstanbul Theodosius Dikilitaşı - © Fotoğraf: İstanbul Tarihi Alanları Alan Başkanlığı
İstanbul Theodosius Dikilitaşı – © Fotoğraf: İstanbul Tarihi Alanları Alan Başkanlığı

Altı hipodrom, üstü meydan

Sultanahmet Meydanı‘nın pek fazla bilinmeyen bir gerçeği var. Bizans dönemimde bu meydan Atmeydanı olarak biliniyordu. Nasıl olduğu bilinmez ama hipodromun zemini günümüze kadar 4-5 metre yükselmiş. Ve geriye sadece 3 abide kalmış. Bu abideler ise meydanda görebileceğiniz; Örme Dikilitaş, Mısır’dan getirilen Obelisk ve Delfi’deki Apollon tapınağından getirtilen Yılanlı Sütun‘dur. Ayrıca Kayzer Wilhelm’in ziyaret hatırası olarak yapılmış olan Alman Çeşmesi olarak bilinen çeşme de meydan üzerinde bulunuyor.

İstanbul Yılanlı Sütun - © Fotoğraf: İstanbul Tarihi Alanları Alan Başkanlığı
İstanbul Yılanlı Sütun – © Fotoğraf: İstanbul Tarihi Alanları Alan Başkanlığı

Hipodromun kalıntıları

İstanbul Sultanahmet Camii - © Fotoğraf: aslan ozcan / Shutterstock
İstanbul Sultanahmet Camii – © Fotoğraf: aslan ozcan / Shutterstock

Sultanahmet semtinin altının dehlizlerle dolu olduğu söyleniyor. Bu bir iddia bazında kalsa da, bunu söyleyenler pek de haksız sayılmaz aslında. Çünkü hipodromu yapan kişi, şehrin çeşitli bölgelerine ulaşan veya acil bir durumda saklanmayı sağlayan gizli tüneller de yapmış olabilir. M.S. 195/6 yılındaki savaşta yıkılan Byzantion’un tekrar inşaatı sırasında İmp. Septimius Severus (M.S. 193-211), Byzantion’un surlarının dışına Hippodromos yapısının inşaatını başlatır. Yarıda kalan bu inşaat sırasında dikilen kısım Dioskur heykelleri ile süslüydü. 324-337 yılları arasında yapı, İmp. Constantinus tarafından Roma’daki “Circus Maximus” örnek alınarak genişletilir ve inşaat tamamlanır. 440 m. uzunlukta, 117-125 m. genişliktedir. 30 bin kişi kapasitelidir. (Bu istatistik bilgileri WowTurkey‘den alınmıştır)

Hipodromun yerin altında kalmış olan kısmına turistik bir ulaşım henüz mümkün değil. Yıllar önce bir haber kanalının, aldığı özel izinlerle, bu kalıntıya girebildiklerini hatırlıyorum. O haberde canlı yayında kayıklar yardımıyla hipodrom kalıntısında doğru ilerliyorlardı. Su seviyesi gittikçe arttığı için fazla ilerleyemeden geri dönmüşlerdi. Turizme açılması planlanıyor demelerine rağmen günümüzde bu konuda yapılmış bir çalışma ne yazık ki yok.

Yerebatan Sarnıcı

İstanbul Yerebatan Sarnıcı - © Fotoğraf: Simon Infanger / Unsplash
İstanbul Yerebatan Sarnıcı – © Fotoğraf: Simon Infanger / Unsplash

Sultanahmet’in bir diğer ilgi çekici yapısı ise yine yeraltında kalmış olan Yerebatan Sarnıcı. Sarnıcın hipodromdan tek farkı ise turizme açık bir müze olarak hizmet vermesi. Sizi şaşırtacak şeyler Medusa başlıklı sütunlar, balıklar ve yukarıdan şıp şıp damlayan sular. Otantik ortamı eminim ki hoşunuza gidecek.

Milyon taşı

İstanbul Milyon Taşı - © Fotoğraf: Marek Poplawski / Shutterstock
İstanbul Milyon Taşı – © Fotoğraf: Marek Poplawski / Shutterstock

Geçmişte çoğu kişi ülkemizdeki çoğu şehrimize burası dünyanın merkezidir deyip bir anıt dikmiş. Bu durum dünyanın çoğu ülkesinde de böyle aslında. İstanbul elbetteki bu durumdan mahrum kalamazdı 🙂

Fakat İstanbul’daki durum biraz değişik. Çünkü tarihi bir anlamı var. Milyon Taşı; Bizans İmparatorluğu’nda Konstantinopolis şehrine ulaşan tüm Antik Roma yollarının başlangıç noktası ve dünya üzerindeki diğer şehirlerin bu şehre olan uzaklığının hesaplanmasında kullanılan sıfır noktası olarak kullanılıyormuş. Fakat günümüzde tramvayın Sultanahmet Meydanı’ndan viraj aldığı noktada, Halide Edip Adıvar Parkı’nda, Fatih Belediyesi’nin kaldırmaya unuttuğu bir taş yığını gibi muamele görüyor. Çoğu kişi tarafından fark edilmiyor bile, eğer bir rehber eğer size “Bu taş önemlidir, bakın” diye göstermezse.

Eğer giderseniz…

Eğer olur da Sultanahmet Meydanı’na bir gün yolunuz düşerse, mutlaka yazımın başında yazmış olduğum turistik mekanlara uğrayın. Ayrıca çevresindeki Çemberlitaş, Beyazıt ve Eminönü gibi turistik mekanlara da uğramayı unutmayın. Gündoğumu ve günbatımı gibi İstanbul muhteşem bir hal aldığı o anlarda kendinizi sahil kısmına doğru atıp, Cankurtaran-Eminönü arasında müthiş bir temiz hava patlaması yaşayabilirsiniz!

Sultanahmet semtini ve İstanbul’u daha iyi keşfetmek için Gezimingo’daki İstanbul Şehir Rehberi‘ni ziyaret edebilirsiniz.

İstanbul'u merak ediyor musunuz?

Ortadan boğaz ile bölünen iki kıta üzerine kurulmuş, geleneksel doğu kültürü ile birleşmiş modern bir batı kenti olan İstanbul'u Gezimingo'da keşfedebilirsiniz.

Bu içeriği paylaşın

Seyahat Bültenimize Abone Olun

Ücretsiz bültenimize abone olmak için e-posta adresinizi aşağıya girebilirsiniz.

Görüşünüzü Bildirin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir